ATATÜRK’ÜN BARIŞ SİYASETİ ÜZERİNE


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

01 Temmuz 2020, 10:21

1911 - 1922 döneminde cepheden cepheye koşan, durmadan savaşmak zorunda kalan Mustafa Kemal, her zaman barış özlemiyle yaşamış, Türkiye’nin millî sınırlar içinde egemenliğini güvenlik altına alan bir barışı sağladıktan sonra da onu korumak için elinden geleni yapmıştır.
 
Atatürk, için “barış” demek, her şeyden önce “tam bağımsızlık” demekti. Çünkü emperyalizmin ve sömürünün olduğu yerde gerçek barışın olmayacağını biliyordu.Bu nedenle Milli Mücadele yıllarında “Sevr”, gibi sözde-sahte barış teklifini reddetti. Milli Mücadele'yi kazandıktan sonra imzalanan Lozan Barış Antlaşması'yla kesintisiz bir barış ortamı sağlandı.
Atatürk, her fırsatta “savaş karşıtlığını” vurguluyordu. Örneğin bir keresinde “Savaşçı olamam; çünkü savaşın acıklı hallerini herkesten iyi bilirim. Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir” demişti.
 
M.Kemal, “savaştan” çok “barış” diyordu. “Barış milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur” diyordu. 20 Nisan 1931'de, Türkiye'nin temel siyasetini “Yurtta barış dünyada barış için çalışıyoruz” diye özetlemiştir.
 
1933'te yaptığı bir açıklamada da Türkiye Cumhuriyeti'nin “en esaslı ilkelerinden biri” olan “Yurtta barış dünyada barış” ilkesinin “insanlığın ve medeniyetin refah ve ilerlemesinde de en esaslı etken olduğunu”; buna hizmet etmekle “övündüklerini” söylemiştir.
 
Atatürk bu sözleriyle, II. Dünya Savaşı'ndan iki yıl kadar önce tüm dünyaya adeta barış ve insanlık dersi vermiştir.
 
M.Kemal, Büyük Taarruz sonrasında İzmir Karşıyaka'da kendisi için hazırlanan köşke girerken merdivenlere bir Yunan bayrağının serildiğini görünce, onu hemen yerden kaldırtmıştı. Kendisine, Yunan Kralı Konstantin'in bu köşke Türk bayrağını çiğneyerek girdiği söylendiğinde ise “O hata etmiş. Ben onun hatasını tekrar edemem. Bayrak bir milletin onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez” diyerek sadece Yunanistan'a değil, tüm dünyaya insanlık dersi vermiştir. Dışişleri bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın ifadesiyle, “Her nerede barış adına bir toplantı olsa oraya koşmuştu.” 
 
Yurtta Barış, Dünyada Barış İlkesi Doğrultusunda Atılan Adımlar
1.Atatürk, Lozan Barış Antlaşması’yla yetinmemiş, Türkiye’nin başta komşular olmak üzere, tüm devletlerle dostça ilişkiler sürdürmesi için bir dizi antlaşma bağlılığı istemiştir. 1925 - 1930 döneminde bunların en önemlileri Sovyetler Birliği ile 1921 Dostluk Antlaşması’ndan sonra, 1929 yılında Saldırmazlık Paktı; Bulgaristan ile 1925 yılında bir Dostluk Antlaşması, ertesi yıl Fransa ile, Türkiye - Suriye ilişkileri konusunda, bir iyi komşuluk sözleşmesi ki 1930’da bunu bir de Türkiye - Fransa Dostluk Antlaşması izleyecektir. Daha sonra İtalya ile bir Tarafsızlık Antlaşması ve 1930 yılında, Yunanistan ile Dostluk Antlaşması olmuştur. Böylece Türkiye’nin etrafında dostluk çemberi tamamlanmıştır.
 
2.Barışı korumak için 1928'de Kellog Paktı kuruldu. Türkiye 1929'da bu pakta üye oldu.
 
3.Nüfus mübadelesi ve Patrikhane konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında 1930'da iki antlaşma imzalandı: Ekim 1930'da Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye'ye geldi.  Ekim 1931'de de İsmet İnönü ile Tevfik Rüştü Aras Yunanistan'a gitti. Eylül 1933'te Yunanistan'ın yeni başbakanı ve dışişleri bakanı Türkiye'ye geldi. 1933'te Türkiye ve Yunanistan arasında “İçtenlikli Antlaşma Paktı” yapıldı. Venizelos, 1933'te Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu yıl kutlamalarına katılmak için Türkiye'ye geldi.
 
4.1932'de Milletler Cemiyeti'nin düzenlediği Silahsızlanma Konferansı'na katıldı.
 
5.1932'de Milletler Cemiyeti'nin özel daveti üzerine (28 devletin teklifiyle) Milletler Cemiyeti'ne üye oldu.
 
6.1933’te İtalya'nın Habeşistan'a saldırısını kınayan ülkelerden biri de Türkiye'ydi.
 
7.1933'te İtalya, Almanya, İngiltere ve Fransa arasında Dörtler Paktı kuruldu. Güneybatı kıyılarımıza göz koyan İtalya'nın öncülüğünde kurulan bu pakta Türkiye karşı çıktı.
 
8.Barışı korumak için 1928'de hazırlanan Genel Tahkim Senedi'ni 1934'te –bazı şartlarla– imzaladı.
 
9.1934'te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya arasında Balkan Antantı imzalandı.
 
10.1935'te Milletler Cemiyeti'nin Lahey Sürekli Adalet Divanı'na katıldı.
 
11. 1936'daArjantin Dışişleri Bakanı'nın barışı korumak amacıyla örgütlediği Savvedra Lama Paktı'na Türkiye de katıldı.
12.1937’de Atatürk'ün öncülüğünde İslam ülkeleri de bir araya geldiler. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı kuruldu.
 
13.Atatürk, Milli Mücadele yıllarında başlayan Sovyet dostluğunu da geliştirerek devam ettirdi.Atatürk, Sovyet dostluğu, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı ile Balkanlardan Güney Asya'ya, Sibirya'dan Akdeniz'e kadar uzanan en büyük “barış kuşağını” oluşturmayı başardı.
 
14.Atatürk, 1921-1938 arasında dünyadaki 56 bağımsız ülkenin 37'sinde diplomatik temsilcilik açtı, 40'ıyla dostluk antlaşması imzaladı. Atatürk bu sürede bu 56 bağımsız ülkenin başına geçen 115 devlet başkanının tamamıyla temas kurdu. 1928 Mayısında Afgan Kralı Emrullah Han, 1931 Temmuzunda Irak Kralı Faysal, 1937 Haziranında Ürdün Kralı Abdullah ve 1938 Haziranında Romanya Kralı Karol gibi devlet başkanlarının yanı sıra, Yunanistan Başbakanı Venizelos, Türkiye’ye görüşmeler yapmak ya da Atatürk’ü tanımak üzere gelmişlerdir. Bunların olumlu izlenimleri ve basında çıkan haberler Türkiye’nin her zaman olduğu gibi imajını yükseltmiştir.
 
15.Atatürk, Milli Mücadele'den sonra İstanbul'un kurtarılması, Boğazlar ve Hatay gibi büyük sorunları savaşsız, silahsız barış yoluyla çözmeyi başardı.
 
Atatürk, dünya barışına katkısı nedeniyle Venizelos tarafından– 1934'te Nobel'e aday gösterildi. Atatürk'e Nobel verilmedi. Ancak UNESCO, 27 Kasım 1978 tarihli kararında Atatürk'ü “Uluslararasında anlayışın, sürekli barışın öncüsü” diye tanımladı.
 
Atatürk, dış politika hedeflerine ulaşılmasında, diğer önemli hedeflere ulaşılmasında da barışı savaşa tercih eden bir kişiliğe sahipti. O, savaşın ne demek olduğunu yakından bilen, bu sebeple de banşın özenle korunmasına inançla çalışan üstün nitelikli bir askerdi.
 
Bizde Ulu Önder’in göstermiş olduğu yol bulmada kullandığı pusulayı kendimize ilke edinmeliyiz.
 
KAYNAKÇA
1.Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 44, Cilt: XV, Temmuz 1999 
2.Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1999, s. 88, 89.
3.Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C.2,s.93,124
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.