Siyaseti parti devletine karşı yapıyoruz

Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ İl Başkanı Recep Ökten ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi Çerkezköy İlçe Teşkilatı’nı ziyaret etti

Siyaseti parti devletine karşı yapıyoruz
11 Ağustos 2017 Cuma 13:32

BOŞA HAYAL KURUYORLAR
Ziyaretin açılış konuşmasını yapan Cumhuriyet Halk Partisi Çerkezköy İlçe Başkanı Engin Camcı, ''Malum yaz aylarındayız, biraz rehavet çöktü bize ama önümüzdeki süreçte yine çok hızlı bir şekilde faaliyetlerimize devam edeceğiz. Türkiye gündeminde de her şey olağan, olağanüstü hiçbir durum yok. İşsizlik yok, yolsuzluk yok, özgürlükler tavan yapmış durumda, adalet var, her şey var. Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi Ayhan Ogan bir açıklama yapmış, yeni bi rejim kuruluyor diye. Yeni bir rejim falan yok, devletimiz Cumhuriyet ile yönetiliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bunun üzerinden kim ne hayal kuruyorsa boşa kuruyor.
BAŞARILI OLACAĞIMIZA İNANIYORUM
Gündemin ne hale geldiğini görüyoruz. Biz referandum sürecinde çok büyük sıkıntılar yaşadık. Ülke öyle bir hale geldi ki insanlar kutuplaştı. Biz Hayır broşürü verirken vatandaş bizi Müslüman olmamakla suçladı. Ama Çerkezköy halkına da teşekkür ediyorum; ne kadar Cumhuriyetçi, ne kadar demokrat bir toplum olduğunu kanıtladı. Gündem çok yoğun. Şunu da hatırlatmak istiyorum, 24 Ağustos’tan sonra bir delege seçimi yapacağız. Daha önce çok demokratik bir seçim yaptık çok da başarılı olduk. Aynı şekilde bir delege seçimi yapacağız ve yine aynı şekilde başarılı olacağımıza inanıyorum. Yaptıklarımız ortada. İki tane gençlik şöleni yaptık, çok da kalabalık oldu. Geri kalan bütün faaliyetlerde de her yerde olmaya çalıştık. Çerkezköy Türkiye’nin aynası aslında. Bizim burada Hayır çıkaramayacağımız söylendi ama biz hiç yılmadık. Hayır da çıkardık. İnşallah bu yönetim daha güzel şeyler yapacak.’’ ifadelerini kullandı.
AYNI DUYARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ
CHP Tekirdağ İl Başkanı Recep Ökten ise, ''Engin Başkan’ın bu bölgede etkin bir çalışma yaptığını, tüm üyeleri kucaklamış olduğunu görüyorum. Önümüzdeki süreçte parti içi ilçe başkanlıkları, yönetimler tekrar belirlenecek. Bu süreçte kırgınlıkların en aza indirilmesi adına demokratik kurallar çerçevesinde, tüzük kurullarına uygun delege seçimi yapılacağından hiçbir kuşkumuz yok. Biz, yaklaşık 1 yılı geçen bir dönemde il yönetimi olarak tüm örgütlerimizin çalışmalarında yanlarında olduk. Bundan sonraki süreçte de aynı duyarlılıkla devam edeceğiz. Türkiye’nin gündemine yönelik gerçekten çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi, hukukun üstünlüğü, anayasal hak ve özgürlüklerin doyasıya kullanıldığı bir dönemden sonra bugün gelinen noktada demokrasiyi araç olarak kullananlar yeni bir devlet kurma eğilimine girdiklerini açıkça ifade ediyorlar.
SÖZ KONUSU VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR
Biz de şunu ifade ediyoruz; Ulu Önder Mustafa Kemal’in, benim en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmişte olduğu gibi bugün de bundan sonra da kararlılıkla sahip çıkacağız. Cumhuriyeti koruyacağız, kollayacağız. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Buradan parti üyelerime bir mesaj daha vermek istiyorum. Ulu Önder Atatürk’ün söylediği bir söz vardı; Söz konus vatansa gerisi teferruattır. Ülkemizin geleceği için hepimiz duyarlılık göstererek üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Dönem maalesef böyle bir sürece bizi zorluyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin mensubu olduğu Merkez Karar Yürütme Kurulu’nun geçmiş dönemde üyesi olan kişi hala partisinde görevdedir. Genel Başkanımızın da söylediği gibi ‘Ya sahip çıkacaksın ya da kapının önüne koyacaksın.’ Bunun başka alternatifi yoktur.
BUGÜN EN TEHLİKELİ SÜREÇLERİ GEÇİRİYORUZ
Ülkede maalesef ciddi bir kutuplaşma var. Bugün en tehlikeli süreçleri geçiriyoruz. Bir ülkenin güçlü olabilmesi için önce birliğe beraberliğe ihtiyaç vardır. Bu ülkeye yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkesin yaşam hakkı vardır. Bu yaşam hakkını korumak, kollamak da devletin en temel görevidir. 15 Temmuz olayında, yurt dışından baktığınızda bu ülkenin insanlarının birbirini öldürdüğünü görürsünüz. Demek ki burada iktidara sahip olanlar, ülkenin insanını koruyamamış, kollayamamıştır. Şimdi bizlere ‘FETÖ ile birliktesiniz, PKK ile birliktesiniz’ yakıştırmaları yaparak kendi üzerlerindeki suçu başkalarının üzerine atma gayretleri boşa çaba sarfetmektir. Biz ülkemizin insanını, vatanımızı seviyoruz. Bu ülkeye yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkesi kucaklayarak özgürce daha mutlu, daha huzurlu bir yaşam için mücadele etmekte kararlıyız.’’ şeklinde konuştu.
İYİ BİR DÖNEMDEN GEÇMİYORUZ
Son konuşmayı ise CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak gerçekleştirdi. CHP'li Öztrak şu ifadeleri kullandı: ''Uzun zamandır bu taraflara gelmiyordum. Engin Başkan yaz rehaveti dedi. Yazın ilçe yönetimlerini belirleyeceğiz, ne rehaveti? Yalnız, iç meselemize de fazla takılmamamız lazım. İyi bir dönemden geçmiyoruz. Ve ben, önümüzdeki dönemde yönetime aday olacak arkadaşlarımıza hem başarılar dilemek hem de kolay gelsin demek istiyorum. Gerçekten farklı bir muhalefet anlayışını götürmek zorundayız. Bugün karşı karşıya olduğumuz en önemli problem şudur; bugün artık siyaseti siyasi partiler arasında yapmıyoruz. Aynı zamanda siyaseti, parti devletine karşı yapıyoruz. Bu da bizim işimizi her zamankinden daha fazla zorlaştırıyor.
MAHALLENİN BIÇKINLARI BİRBİRİNE DÜŞTÜ, ZARARINI BİZ GÖRDÜK
Hatırlayın, 2015 yılında 7 Haziran’da bir seçim yaptık. O seçimde, mevcut iktidar iktidarı kaybetti. Ama kabul etmedi, olağanüstü bir yolu kullanmak suretiyle Kasım ayında ülkeyi bir kere daha seçime götürdü. Ve o süreçte de resmen Türk insanını, oy verecek vatandaşları huzur ve terör arasında tercih yapmaya zorladı. Güvenlik arayışı içinde de insanlar demokrasiyi bir kenara itiyorlar, tek parti iktidarına doğru koşuyorlar. Nitekim neticede de öyle oldu. Yetmedi, bu kadar zorlamaya rağmen kendi partisinin liderini beğenmedi onu da değiştirdi. Bu kadar oynandıktan sonra Temmuz ayında Türkiye ilk defa referansı din olan, şeriat özlemi içinde olan bir grubun, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde darbe yapmaya kalkıştığını gördü. Bu, bugüne kadar olmuş bir şey değil. İlk defa Türkiye’yi yöneten, mahallenin çocukları arasındaki çekişme, işi bir askeri darbe noktasına kadar götürdü. Mahallenin bıçkınları birbirine düştü, sonunda bunun zararını biz gördük. 250 tane şehidimiz var. Ekonomi çöktü.
ÖRGÜT LİDERİNİN DİZİNİN DİBİNE ÇÖKMÜYORLAR MIYDI?
Neymiş, birbirleriyle kavga ettiler. Oysa daha düne kadar bunlar birbirlerini korumuyorlar mıydı? Düne kadar Pensilvanya’da gidip FETÖ örgütünün ele başının dizinin dibine çökmüyorlar mıydı? Düne kadar bunlara, bu örgütün yaptıkları ile ilgili bir istihbarat geldiğinde ‘Sizler alnı secdeye gelenlere karşısınız, onun için bunu yapıyorsunuz.’ demiyorlar mıydı? Diyorlardı. Ama ne zaman ki 17-25 Aralık oldu, bir takım şeyleri paylaşamamaya başladılar. Ondan sonra arkasından bu askeri darbe girişimi oldu. Bugün geldiğimiz noktada bir de bakıyoruz ki Cumhuriyet Halk Partililer FETÖ’cü oldu, Cumhuriyet Halk Partililer PKK’cı oldu. Arkadaş, PKK’nın ayağına kırmızı halıyı seren sensin. FETÖ’cülere ‘Ne istediniz de vermedik?’ diyen sensin. Şimdi gelip bana diyeceksin ki ‘Sen bu terör örgütleri ile işbirliği yapıyorsun.’
CUMHURİYET'İ DEĞİŞTİRMEYE KALKIYORLAR
Şunu açıkça ifade edeyim; Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizim terör örgütleriyle hiçbir işimiz olmadığı gibi terörle etkin mücadeleyi de ancak biz yaparız. Unutmayın, halk oylamasından önce hep beraber sokaklarda ‘Bunlar rejimi değiştirecek.’ dedik. Ne dediler millete? ‘Hayır, sadece sistemi değiştireceğiz.’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir ucube adı söyleyerek sistemi değiştireceklerini söylediler. Bugün artık kendileri itiraf ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyeti değiştirmeye kalkıyorlar. Bu sözleri söyleyen kişiye verilen tepkiler çok hafiftir. Bana göre yapılması gereken; sadece bu kişinin partiden atılması değil aynı zamanda savcılara da teslim edilmesidir. Çünkü bu sözler Anayasa’ya aykırıdır, suçtur. Bu sözler darbe ihbarıdır. Bu yetkiyi nereden aldılar?
ZORLA, SEÇİM HİLELERİ VE BASKILARLA KABUL ETTİRDİLER
Üzerinde durmak istediğim bir başka konu şu; Haziran’ı anlattık, vermediler. Referanduma bakın. Referandum sürecinde devletle Evet çıkmasını isteyen iktidar partileri arasında hiç mesafe kalmadı. Devletin polisi, valisi, kaymakamı, radyosu, televizyonu hepsi Evet için çalıştı. Hayır diyenler üzerinde ciddi baskılar oluştu. Bu adil bir seçim değildi. Bütün dünyadaki seçimleri denetleyen kurumlar söylüyorlar bunu. Ama eşit bir seçimde değildi; çünkü 91’inci dakikada Doğu-Güney Doğu’da sandıklar açıldıktan sonra kural değiştirdiler. Aslında milletin istemediği bir rejimi millete zorla, seçim hileleri ve baskılarla kabul ettirdiler. Bundan sonraki seçimlerde bunların yapılmayacağının bir garantisi var mı? Tek bir garantisi olabilir; bugünkü mevcut Yüksek Seçim Kurulu tamamen değişmeli. Yüksek Seçim Kurulu’nun yapısı tamamen değişmeli. Muhalefet temsilcileri Yüksek Seçim Kurulu içinde çok daha fazla söz sahibi olmalı. Yüksek Seçim Kurulu kararlarına, gerekirse üst mahkemelerde itiraz edilmeli. Bugünkü Türkiye’deki seçim kurallarını bütün dünyanın kabul etmiş olduğu Venedik kurallarına uygun hale getirmek gerekiyor. Yoksa bu yapı içinde bir seçime gidildiği zaman sonucunda ne çıkacağı üç aşağı beş yukarı belli. Yani Haydar Aliyev’in Azerbaycan’ında geçmişte ne olduysa o olacak.
1947’NİN DAHA GERİSİNDEYİZ
1947 yılında, 46 seçimlerinden sonra Celal Bayar kurultay topladı. Demokrat Parti Kurultayı toplandı. ve orada ortaya bir Hürriyet Sözleşmesi kondu. 1. Maddesi: Cumhurbaşkanı, parti genel başkanı olmasın. 2. Maddesi: Kanunlarda Anayasa’ya aykırı olanlar ayıklansın. 3. Maddesi: Seçim güvenliği sağlansın. Bu sağlanmadığı takdirde biz seçime girmiyoruz dediler. O zaman Cumhurbaşkanı olan İsmet Paşa da demokrat bir insan olması nedeni ile bu şartların önemli bir bölümünü benimseyen bir başka tamimi ilan etti. Ve Türkiye yumuşak bir şekilde demokrasiye doğru geçmenin adımlarını attı. Bugün, demokratik standartlar açısından maalesef o günün gerisindeyiz. Bu standartların ve seçim güvenliği ile ilgili kurumsal çerçevenin derhal yeniden düzenlenmesi lazım. Aksi takdirde Türk demokrasisinin nereye gideceği, bir demokrasinin kalıp kalmayacağı konusu gerçekten büyük soru işaretleri taşır.
CUMHURBAŞKANI YARGILANAMAZ HALE GELDİ
Bir ülke düşünün, ülkenin başında bir Cumhurbaşkanı var. Anayas tanımlıyor: Cumhurbaşkanı yaptığı işlem ve eylemlerden dolayı sorumsuzdur. Ama aynı zamanda o Cumhurbaşkanı, iktidar partisinin de genel başkanı. Dolayısıyla iktidar partisinin bütün eylem ve işlemlerinde söz sahibi. Ama sorumsuz. Kim ceza görecek? Başbakan. Cumhurbaşkanı talimat verecek, yapılacak olan şeyler Anayasa’ya aykırı olabilir ama yargılanacak olan kişi Başbakan, Cumhurbaşkanı’nı kimse yargılayamaz. Böyle bir yapıyla Türkiye’nin hiçbir yere gitmesi mümkün değildir.
ADALET YÜRÜYÜŞÜ SADECE TÜRKİYE'DE DEĞİL, DÜNYADA SES GETİRDİ
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapmış olduğumuz Adalet Yürüyüşü sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada ses getirdi. Yaşadığımız şeyin içinde insanlar bazı olayları göremiyor. Ama şu görün; bir ülkede ana muhalefet partisi lideri kalkıp 450 kilometrenin üzerinde bir yolu adalet istediği için yürüyorsa o ülkede ciddi şeyler oluyordur. Gittiğimiz nokta, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa göreceğimiz noktadır. Mücadelemiz, maalesef sadece iktidar partisi ile değil aynı zamanda bir parti devleti yapısıyla da olacaktır ve son derece güçtür. Ama ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişten bu yana Cumhuriyet Halk Partililerin genlerinde mevcut olan demokrasi aşkının ve demokrasi için mücadele etme kabiliyetinin ağır basacağına inanıyorum.’’

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.