Taş hastalıklarında nelere dikkat edilmeli

Taş Hastalıkları Tanı ve Tedavi Yöntemleri hakkında bilgi veren Özel İrmet Hospital Hastanesi Üroloji uzmanı Dr. Hüseyin Korucu, “Taş kırma yöntemi ile tedavi edilemeyen veya kırılsa da dökülemeyecek büyüklükte olan taşların çoğunda, perkütan taş cerrahisi uygulanmaktadır. Cilt üzerine yapılan 1 cm'lik kesi ile böbreğe endoskopik olarak girilerek taşlara ulaşılmakta ve bu taşlar kırılarak dışarıya alınmaktadır.İşlem sonrasında hastalar, büyük ameliyat yarası olmaması nedeniyle erkenden ayağa kalkabilmekte, çok kısa sürede iyileşerek, aktivitelerine dönebilmektedir” dedi

Taş hastalıklarında nelere dikkat edilmeli
29 Temmuz 2015 Çarşamba 16:10

 DÜZENLİ OLARAK TAKİP ÖNEM TAŞIYOR

 

Özel İrmet Hospital Hastanesi Üroloji uzmanı Dr. Hüseyin Korucu, taş hastalıkları tanı ve tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Korucu en sık görülen böbrek taşı türünün 'kalsiyum oksalat taşları' olduğunu belirterek, “Böbrek taşlarının en tipik belirtisi ağrı oluyor ancak bazen de böbrek fonksiyonunu bozuncaya veya kalıcı hasarlar oluşturuncaya dek şikayet oluşturmadan sessizce büyüyebiliyor. Bu nedenle taş oluşumunu önlemek ve böbrekleri düzenli olarak takip etmek önem taşıyor” diye konuştu.

 

HIZLA BİRLEŞEREK BÖBREK TAŞINI OLUŞTURMAKTADIR

 

Böbreklerde taşın nasıl oluştuğu hakkında da bilgi veren Hüseyin Korucu, “Böbrekte taşların oluşumu birçok faktörün bir araya gelmesi ile ortaya çıkmaktadır. Böbreklerde şekillenen ve atılan idrarın miktarı çok önemli olup, bir takım faktörlerin etkisi ile bazı kimyasal maddelerin idrar yoluyla atılımı artmakta ve alınan sıvı miktarına bağlı olarak azalabilen idrarda bu maddeler kolayca çökerek, küçük kristallerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu kristaller şekillendikten sonra hızla birleşerek böbrek taşlarını oluşturmaktadır” dedi.

 

ÖNEMLİ RİSK ALTINDADIR

 

Böbrek taşları erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla oluşmaktadır diyerek konuşmasını sürdüren Korucu, “sıcak iklimlerde (ülkemizin özellikle güney ve güneydoğu bölgelerinde olduğu gibi), yaz aylarında terlemeye ve yetersiz sıvı alımına bağlı olarak daha sık gerçekleşir.Aynı zamanda ramazan aylarında sıvı alımının önemli oranda azalması da etkili olabilmektedir.Diğer taraftan son yıllarda tüketilen besinlerin bu konudaki önemi de giderek artmakta olup, bazı yiyecek ve içeceklerin taşların oluşmasına yol açtığı bilinmektedir.Taşların oluşmasını önlemede en önemli faktör, alınan sıvı miktarıdır. Bünyesi taş oluşturmaya yatkın kişiler, yeteri kadar su içmezse (günde en az 2-2.5 lt.) idrar miktarı azalacak, idrar daha yoğun bir duruma gelecek ve idrardaki taş oluşturan maddelerin çökmesi ile yeni taşlar oluşacaktır. Bütün bunların haricinde ailesinde taş hastalığı olan bireyler de taş hastalığı açısından önemli risk altındadır” ifadelerini kullandı.

 

YETERİNCE SU TÜKETİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR

 

Büyük bir çözelti olarak bilinen idrarın yaklaşık 50 maddenin çözülerek vücuttan atılmasını sağladığını sözlerine ekleyen Korucu, "Yeterince su içildiğinde idrarın yani çözeltinin miktarı artıyor ve daha fazla oranda madde çözülüyor. Böylece böbreklerde kristalleşme azalıyor, var olan küçük kristaller de atılıyor. Az su tüketildiğinde ise çözelti miktarı azalıyor ve taş oluşumuna neden olan kalsiyum, oksalat ve benzeri maddeler kristalleşmeye başlıyor. Bunlar zaman içinde taşa dönüşüyor. Günlük su tüketiminin yaklaşık 2 litre olması gerekiyor ancak herkes kendi tüketimini çıkan idrarı takip ederek ayarlayabiliyor. İdrarın mümkün olduğunca renksiz ve kokusuz olması, yeterince su tüketildiğini gösteriyor" açıklamasında bulundu.

 

BULANTI VE KUSMA DA GÖRÜLEBİLİR

 

Taş hastalığının belirtileri hakkında da bilgi veren Hüseyin Korucu şunları söyledi; “Taşın bulunduğu taraftaki yan boşluk ağrısı en önemli belirtidir. Ağrı şiddetli, bıçak saplanır tarzda olabildiği gibi bazen de uzun sürebilen ve dayanılabilen yan ağrıları olabilmektedir. Özellikle böbrekten çıkıp idrar kanalına (üreter) giren taşlar, çok daha şiddetli ağrı oluşturmaktadır.Ağrının şiddeti zaman zaman artıp azalabilir. Ayrıca idrarda kanama, yanma, bulantı ve kusma da görülebilmektedir”

 

AYNI GÜN HASTA EVİNE GÖNDERİLEBİLMEKTEDİR

 

Korucu, en sık uygulanan inceleme yönteminin ultrasonografi olduğunu ifade ederek, “Hastalara herhangi bir uygulama zorluğu oluşturmayan, basit ve pratik bir uygulamadır.Boş veya ilaçlı böbrek filmi (IVP), spiral, bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik yöntemlerle de teşhis konulabilmektedir.Tedavi planı, taşların bulundukları yere, sayısına ve taşların çapına bağlı olarak değişmektedir. Böbrek ile idrar torbası arasında yer alan üreterde (idrar kanalı) takılıp kalan taşların tamamına yakını üreteroskopi yöntemiyle tedavi edilebilmektedir. Bu yöntem, açık ameliyat yapılmaksızın endoskopik yoldan (kapalı, vücuda kesi uygulanmadan) yapılır.İşlem sırasında özel ışıklı bir alet ile taşın bulunduğu idrar kanalına girilerek taşa ulaşılır, büyük taşlar kırılarak küçültülüp direkt dışarı alınarak idrar kanalı taşların tümünden temizlenir.Hastanın iyileşmesi ve günlük aktivitelerine dönmesi daha hızlı olup aynı gün hasta evine gönderilebilmektedir” dedi.

 

PERKÜTAN TAŞ CERRAHİSİ UYGULANMAKTADIR

 

Teknolojik gelişmeler ve modern yaklaşımlar sayesinde, günümüzde böbrek taşlarının %99'u kapalı ameliyat yöntemleri ile tedavi edilebildiğini belirten Korucu, “Taş kırma yöntemi ile tedavi edilemeyen veya kırılsa da dökülemeyecek büyüklükte olan taşların çoğunda, perkütan taş cerrahisi uygulanmaktadır. Cilt üzerine yapılan 1 cm'lik kesi ile böbreğe endoskopik olarak girilerek taşlara ulaşılmakta ve bu taşlar kırılarak dışarıya alınmaktadır.İşlem sonrasında hastalar, büyük ameliyat yarası olmaması nedeniyle erkenden ayağa kalkabilmekte, çok kısa sürede iyileşerek, aktivitelerine dönebilmektedir. Günümüzde artık hem teknolojik gelişmeler ile yaygın uygulanan endoskopik (kapalı) girişimler, hem de taşların daha küçük boyutlarda iken tespit ve tedavi edilebilmesi nedeniyle açık cerrahi girişimlerin oranı % 1- 2 değerlerine kadar gerilemiş bulunmaktadır. Böbreklerin hemen hemen tüm boşluklarını dolduran büyük ve kompleks taşlar ile taşların alt kısmında tedavi sonrasında düşmelerini engelleyecek darlık bulunması durumlarında bu yöntem seçilebilmektedir” ifadelerine yer verdi.

 

TAŞ OLUŞUM RİSKİNİ ARTIRDIKLARI ÇOK İYİ BİLİNMEKTEDİR

 

Böbrek ve İdrar yolları taş hastalığı tedavi edilmiş olsa bile tekrar edebileceğini altını çizen Hüseyin Korucu, “Bu nedenle idrar yollarında taş olan hastaların tedavi sonrasında ileri incelemeler ile yakından takibi gerekmektedir. Günümüzde artık başarılı bir şekilde taşların vücuttan uzaklaştırılmaları kadar yeni taşların oluşumunun engellenmesi de çok büyük önem taşımaktadır. Böbrek ve idrar yollarında bulunan taşların büyümesini veya yeniden taş oluşmasını engelleyecek en etkili ve gerekli birincil önlem gün içerisinde en az 2.5 litre su içilmesidir. Bu yolla yoğunluğu daha azalacak olan idrar ile taş oluşturabilecek risk faktörleri çok daha kolay atılabilecek ve bu maddeler bir araya gelip çökme imkanı bulamayacaktır. Bazı yiyecek ve içeceklerin, içeriklerinde yer alan bazı risk faktörleri nedeniyle taş oluşum riskini artırdıkları çok iyi bilinmektedir”

 

YENİ TAŞLARI ENGELLEMEK MÜMKÜNDÜR

 

Dr.Hüseyin Korucu konuşmasının devamında ise şunları söyledi; “Bu konu özellikle son 10 yıllık süreçte daha çok önem kazanmış olup, hastaların besin alışkanlıklarının bu konuda deneyimli bir diyetisyen tarafından çok iyi değerlendirilmesi ve günlük gıdaların uygun besinlerle desteklenmesi giderek daha fazla önem arz eden bir koruyucu önlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, uygun kiloyu sürdürme ve yeteri kadar yapılan fizik egzersizleri de belirlenen risk faktörlerinden uzaklaşma için etkili önlemler arasındadır. Son olarak taş hastalığından muzdarip bireylerin, özellikle de ailesinde bir veya birden fazla bireyin taş hastalığı bulunan hastaların genetik açıdan da detaylı olarak değerlendirilmesi, bu yolla hem bu hastalığa olabilecek yatkınlık ile, gelecekte oluşabilecek yeni taş oluşum riskinin belirlenmesi de bu konu ile etkin olarak uğraşan merkezlerin üzerinde durduğu ve yoğun olarak çalıştığı bir konu olup, sık tekrar eden taş hastalığında mutlaka ele alınması gereken bir konudur. Unutulmaması gereken konu, taş hastalığının erken teşhis, etkili ve en az zarar veren yöntemler ile tedavi ve çok yakın takip gerektiren bir problem olduğudur. Ancak bu şekilde gelecekte oluşabilecek yeni taşları engellemek mümkündür”

 

İLGİLİ MERKEZLERDE GENETİK İNCELEMELERDEN GEÇMESİ

 

Taş hastalarının neler yapmaları gerektiği hakkında da bilgi veren Korucu, “Her gün yeteri kadar sıvı alınması ( 2-2.5 lt, 10-12 bardak), Sık tekrar eden taş hastalığı durumunda yiyeceklerin düzenlenmesi, Düzenli yürüyüş ve egzersizler, Stresten uzak bir yaşam tarzının sağlanabilmesi, 6 ayda bir idrar analizi ile ultrasonografi incelemesinin tekrarı, Vücutta taş oluşumuna yol açan sebeplerin aydınlatılması amacıyla kan ve idrar örneklerinin incelenmesi ve gereken tedavinin başlatılması, Mevcut taşların büyümeden gereken önlemlerin alınması ve taşların uygun yöntemlerle temizlenmesi, Düşürülen taşların analiz amacıyla biriktirilmesi ve inceleme amacıyla bu konu ile ilgilenen deneyimli merkezlere başvurulması, Ailesinde yaygın taş hastalığı bulunan ve sık sık taş oluşumu ile karşılaşan bireylerin bu konuda ilgili merkezlerde genetik incelemelerden geçmesi” diye konuştu.

 

AZ SIVI TÜKETİMİ TAŞ OLUŞUMUNU DAHA DA ARTIRMAKTADIR

 

Böbrek ve idrar yollarında taşların oluşumuna yol açan faktörler içerisinde son yıllarda üzerinde çok yoğun olarak durulan önemli faktörlerden bir tanesi de tüketilen yiyecek ve içeceklerin içeriği olduğunu belirten Hüseyin Korucu, “Yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda bir takım yiyecek ve içeceklerin içerisinde yoğun bir şekilde yer alan taş yapıcı maddeler nedeniyle taş oluşumuna yol açtığı ve bu mekanizmayı hızlandırdığı gösterilmiştir. Bu yiyeceklerin alınması ve bağırsaklarda sindirilmeleri sonucu açığa çıkan bazı taş oluşturabilen yapı taşları bağırsaklardan emilmekte ve idrar yolu ile atılımları sırasında ise taş oluşumunu tetiklemektedir. Aynı zamanda bu risk faktörlerin idrarla atılımını kolaylaştıran ve bir araya gelip taş oluşumuna engel olan en önemli faktör yeteri kadar su tüketimi olup, bu beslenme tarzına ek olarak az sıvı tüketimi taş oluşumunu daha da artırmaktadır” dedi.

 

BAŞARILI SONUÇLAR ELDE EDİLEBİLMEKTEDİR

 

Yapılan incelemeler sonucu bazı besin maddeleri başta olmak üzere belli başlı bazı besinlerin taş oluşum riskini artırdığının gösterildiğini sözlerine ekleyen Korucu, “Bu besinler arasında; aşırı oranda protein ( kırmızı et, süt ve süt ürünleri), ıspanak,  tuz, şekerli ve unlu mamuller, sakatat ürünleri, çikolata, koyu çay, kahve, kola, bira soda sayılmaktadır. Bu besinler ve diğer bazı risk teşkil eden besinlerin günlük tüketim içerisindeki ağırlığının tespiti ve eğer gerekli ise şahısların beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi bu açıdan büyük önem taşır duruma gelmiştir. Günümüzde taş hastalığının takibi ve yeni taşların oluşumunun engellenmesinde her hastanın bir diyet uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi ve gereken beslenme alışkanlığı düzenlemesinin yapılması ile oldukça başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir” şeklinde konuştu.

 

HEDEF MİNİMUM DÜZEYE İNDİREBİLMEK

 

Dr. Hüseyin Korucu konuşmasının sonunda ise, “Taş hastalığının tedavisinde mevcut taşların değişik yöntemler ile vücuttan uzaklaştırılması ve hastaların taştan yoksun duruma getirilmesi tedavinin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır. Günümüzde asıl hedef yeniden taş oluşum riskini minimum düzeye indirebilmek amacıyla gereken önlemlerin alınması ve hangi hastaların tekrar taş oluşturabileceğinin önceden kestirilebilmesidir. İşte bu noktada yapılacak bazı genetik araştırmalar ile, mevcut veriler ışığında hangi hastaların bu hastalığa yatkın olduğunu belirleyebilmek mümkün olacaktır. Özellikle ailesinin birçok ferdinde taş hastalığı bulunan çocukların bu açıdan detaylı olarak incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Özetle bir diyet uzmanı değerlendirmesi ve genetik taramalar ile gelecekte taş hastalığının oluşumunu minimum düzeylere indirebilmek mümkün olabilecektir” diye konuştu.

 

Haber: Emrah ÇOĞALAN

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.