Verilen vaazı ve okunan hutbeyi reddediyorum!

Milliyetçi Hareket Partisi Kapaklı Eski İlçe Başkanı Hayri Varol, 24 Temmuz Cuma günü Çerkezköy Osmanlı Camii’nde verilen vaazı ve okunan hutbenin kabul edilemez olduğunu belirterek bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu

Verilen vaazı ve okunan hutbeyi reddediyorum!
31 Temmuz 2015 Cuma 10:18

 CAMİLER VE OKUNAN HUTBELER ALET EDİLİYOR

24 Temmuz Cuma günü saat 17.28’de kendi Facebook hesabından paylaştığı bir yazıyla, o gün Cuma namazı öncesinde verilen vaazı ve okunan hutbeyi değerlendiren MHP Kapaklı Eski İlçe Başkanı Hayri Varol, “Ülkede çıkan olayların kaynakları belliyken, sebepleri belliyken, tarafları belliyken çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından ille de bir ırkçılık gündeme getirilerek ırkçılığın da tam tarifini yapamadan vatanını, milletini seven insanlar sanki ülkenin diğer unsurlarının üzerinde bir baskı oluşturuyormuş da olaylar bunların patlamasıymış gibi gösterildi. Maalesef buna en fazla alet olanlardan biri de camilerimiz oluyor. Cuma günleri okunan, bizzat Diyanet tarafından gönderilen hutbeler oluyor.” ifadelerini kullandı.

“İMAM GÖNDERİLEN HUTBEYİ OKUMAK ZORUNDADIR”

İmamlık görevini yapanların gönderilen hutbeyi okumak zorunda olduğunu fakat kürsüde vereceği vaazlarda serbest bırakıldığını belirten Hayri Varol, “Ben İmam Hatip Lisesi mezunu bir insanım. İmamların düşürülmüş olduğu bu duruma da üzülüyorum aslında. Sonuç itibariyle devlet memuruları. Yukarıdan gönderilen hutbeyi okumak zorundalar. Bunun yanında Cuma günleri ‘kürsü’ denen bir olay vardır. Burada da imam serbesttir, istediği konuyu işleyebilir.” diye açıklamalarda bulundu. 

“VAAZ VE HUTBEYLE KİME MESAJ VERİLİYOR?”

Söz konusu Cuma namazı öncesinde sürekli ırkçılıktan bahsedildiğini ve Türkiye’de azınlıklara karşı hiçbir ırkçı davranışta bulunulmadığını belirten Hayri Varol, “Bizim Osmanlı Camii İmamımız kürsüde ülkemizde son dönemlerde yaşanan olaylardan dolayı ırkçılık konusunu işledi. Sanki ülkede ırkçı hareketler varmış, birileri sindiriliyormuş da bunun neticesinde bu olaylar çıkmış gibi bir algı oluşturuldu ve bu bölgenin insanları sükunete davet edildi. Çerkezköy’de verilen bir vaazla, okutulan bir hutbeyle kime mesaj veriliyor? Çerkezköy’ün yapısı belli. Bugüne kadar Çerkezköy’de bahsedilmiş olan söz konusu kitlelere hangi ırkçı hareket uygulanmış? Hadi Çerkezköy’ü de geçtim. Türkiye’de bugüne kadar onların bu hutbede işaret ettikleri ırkçı hareketlerin hangisi olmuş? Türkiye’de bana 1 tane ırkçı hareket gösterin. Türk Milleti tarafından azınlık diye ifade edilen kitlelerin hangisine en ufak bir zarar verici hareket yapılmıştır? Bunun tam tersine o bölgenin insanları bu memleketin her tarafında istedikleri gibi yaşayıp, işlerini yapıp, devlet kadrolarında da yer almaktadırlar. Buna rağmen memnun olmayanlar yine o bölgenin insanlarıdır. Olayların yaşandığı yerler, o bölgeler. İnsanların katledildiği yerler, o bölgeler. Burada neyin çağrısı yapılıyor, kime çağrı yapılıyor? Kimden ne sükuneti bekleniyor? Bizim bir şey yaptığımız yok. Hutbede anlatılmak istenen insan ölümünden duyulan rahatsızlık mı? O zaman oradaki insanlara bir çağrıda bulunsunlar. Buradan giden polis, asker, memur orada birer emanettir. Onların hepsi ekmeklerinin peşinde olan 20 yaşında çocuklar. Nasıl ki ‘emeğe saygı’ diyorlar… Onlar da bu çocukların emeklerine saygılı olsunlar. O çocuklar orada arkalarından hunharca katledilerek öldürülüyorlar.” dedi.

“BU ÜLKENİN TARİHİNDE IRKÇI BİR HAREKET YOK”

Verilen vaazdan ve okunan hutbeden duyduğu rahatsızlığı belirten Hayri Varol, “Hoca Diyanet İşleri’nden gelen hutbeyi okumaya mecbur ama kürsüde serbest. Irkçılığın üzerine o kadar basıldı, o kadar tekrar edildi ki rahatsız oldum artık. Tekrar söylüyorum. Türkiye’de azınlık diye tabir edilen kesime karşı 1 tane ırkçı hareket göstersinler. Böyle bir şey yok. Bu ülkenin tarihinde ırkçı bir hareket yok. Bu tür şeyler de o tür insanların eline malzre, polislere kurşun sıkmayın diye çağrı yapılsın.” ifadelerini kullandı.

VAAZ VE HUTBELER ALGI OPERASYONUNUN PARÇASI

Verilen vaaz ve okunan hutbelerin psikolojik yönlendirme olduğunu savunan Hayri Varol, “Bunların hepsi algı operasyonlarının birer parçasıdır. Psikolojik yönlendirmedir bunlar. Hocalara, camide söylenenlere inanıyoruz ya. Bunları dinleye dinleye kalkışmacı hareketlere haklılık çıkartıyor bunlar. Demek ki bu ülkede ırkçılık var diyorlar. Sonra da karşılık veriyorlar.” şeklinde konuştu.

“BİZİM IRKIMIZLA SAMİMİYETİMİZ VE MUHABBETİMİZ VAR”

Açıklamalarına devam eden Hayri Varol, “Ayrıca şöyle de bir durum var. Hoca ırkçılığı lanetleyip ümmetçiliğe davet etti. Ben Türküm. Benim ırkdaşlarımdan kaç tane bizim ülkemize doğrulan silah var? Benim kaç ırkdaşım bölücü hareket içerisinde bulunmuş? Ama ümmetine davet ettiği gruplar içerisinde sağımız, solumuz, önümüz, arkamız hepsi bombaları ellerine almış bizim insanlarımızı katlediyorlar. Benim ırkımdan bir şikayetim yok. Bizim ırkımızla samimiyetimiz ve muhabbetimiz var. Biz diğer ırkları da reddetmiyoruz. Başkalarıyla birlikte beraber yaşamayı en iyi becerebilen ülkeyiz. Kaldı ki benim ırkımdan hiçbir zaman zarar gelmemiş benim ülkeme. Kendi ırkıma daha fazla samimiyet ve muhabbetim var sadece.” diyerek konuşmalarını sonlandırdı.

HAYRİ VAROL’UN YAPTIĞI PAYLAŞIM ŞU ŞEKİLDE

Milliyetçi Hareket Partisi Kapaklı Eski İlçe Başkanı Hayri Varol’un söz konusu Cuma namazı vaaz ve hutbesi için Facebook hesabından paylaştığı ve Çerkezköy Osmanlı Camii üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’na yöneltilen sorular ise şu şekilde:

“Bugün Çerkezköy Osmanlı Camii'nde verilen vaazı ve okunan hutbeyi reddediyorum!
O nasihatlerin muhatabı bizler değiliz!
Üstüne basa basa, defalarca tekrarlayarak Irkçılık üzerinden okumalar yapıldı. Irkçılığı reddedip Ümmetçiliğe davette bulunuldu.
Belli ki Suruç Hadisesi'nin ardından hazırlanmış bir hutbeydi.
Osmanlı Camii İmamı üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı'na soruyorum:
-Suruç'ta bombayı biz mi patlattık?
Bizim yaşadığımız şehirde ırkçı bir olaya mı rastlanmıştır?
Kime gözünün üstünde kaşın var denilmiştir?
Taşkınlıklar bu şehirde ve bizler tarafından mı yapılmaktadır ki bu vaazları bizlere ulaştırıyorsunuz?
Olayların yaşandığı şehirlerde etnisiteyi kaşıyarak, değişik dillerde Kur'an-ı Kerim'ler bastırıp, farklı dillerde hutbeler okutmak suretiyle bir bakıma birilerine yol açanlar sizler misiniz, bizler miyiz?
Şimdi, olayların bu raddeye geldiği bir dönemde bu nasihatleri bize mi okumanız yerinde, yoksa şımartarak sokaklara döktüğünüz kitleleri sakinleştirmek için, o bölgelerde mi okumanız daha yerinde olur?
Beş dakikanın içerisinde neredeyse on kez Irkçılığa gönderme yaptınız, bize anladığınız Irkçılığın tarifini yapar mısınız?
Kastınız, başka ırkları ve milletleri reddeden, onlara yaşama hakkı vermeyen tarzda bir Irkçılıksa, bizlere bu manada yaşanmış bir vaka gösterebilir misiniz?
Bizim çoğunlukta yaşadığımız bölgelerde Irkçılığa maruz kaldıklarını iddia edenlerden birinin bile başına olumsuz bir olay gelmiş midir?
Oysa, bizim yirmili yaşlarında ki çocuklarımız o bölgelerde, ekmeklerini kazanma derdindeyken, arkalarından vurularak katledilmişlerdir, bunlardan bihaber misiniz?
Bugün ki vaaz ve hutbelerde, bu katledilen çocuklarımız için bir parantez açılmaması bihaber oluşunuzdan dolayı mıdır?
Amacınız öldürmeye, insan canına kıyılmasına karşı olmak ise, neden ‘asker-polis öldürmek günahtır’ şeklinde net bir karşı çıkış yapmadınız da, ille de Irkçılık üzerinden karşı duruşlar sergilediniz?
Benim Irkıma karşı olan saygı, sevgi ve muhabbetimi nasıl suç olarak gösterirsiniz?
Ülkemin ve milletimin üzerine çevrilen silahlar benim Irkdaşlarımda mıdır yoksa sizin ‘Ümmet’ dediklerinizden midir?
Bu durum net olarak ortada iken beni Irkımdan kopartıp nasıl olur da eli silahlı ve kanlılarla kenetlenmeye, kardeş olmaya davet edersiniz?
Bizim birlik ve beraberlikten, birlikte yaşamaktan bir sıkıntımız, şikayetimiz olmadığı, taşkınlığın tarafı olmamamıza rağmen bizlere yaptığınız sükunet çağrısını ortalığı savaş alanına çevirenleri de davet etmeyi düşünüyor musunuz?”

Haber: Uğur Kılıç

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.