ATATÜRK’E SUİKAST GİRİŞİMİ

1925-1926 yıllarında yapılan inkılâplarla Türkiye Cumhuriyeti ülke ve ulus olarak yeniden yapılandırılmak isteniyordu. Bu inkılâp atılımlarından hoşnut olmayan gruplar tarafından aleyhtar gösteriler ve ayaklanmalar çıkmıştı. Bu ayaklanmaların sonucunda Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmıştı. Böylesi bir ortamda Mustafa Kemal yapılan inkılâpların halk üzerindeki etkisini ölçmek için 7 Mayıs 1926 Cuma günü yurt gezilerinden birine daha çıktı. Ankara’dan gösterişsiz bir törenle trene bindi.

ATATÜRK’E SUİKAST GİRİŞİMİ
24 Haziran 2009 Çarşamba 00:00

Konya, Adana, Bursa, Balıkesir’de incelemelerinden sonra 14 Haziran’da Balıkesir’den İzmir’e geçmek üzereyken İzmir Valisi Kazım (Dirik) Bey’den Mustafa Kemal’e çok acele ulaştırılması istenen bir telgraf aldı. Bu telgrafta vali ortaya çıkarılan suikast girişimini Gazi’ye şu şekilde bildiriyordu: "Şahsı devletlerine tertip edildiği anlaşılan mel’ulnane bir suikast girişimi meydana çıkarılmış olduğundan lütfen hareketlerinin tehiri, arz ve rica olunur." Bu haber üzerine Mustafa Kemal gerek İzmir’le gerek Ankara’da İsmet Paşa’yla çok sıkı telgraf haberleşmesine başladı. Olayın kamuoyunda yaratacağı etki kestirilemediği için suikast girişiminin kamuoyundan bir sır gibi saklanması kararlaştırıldı.

Suikastı hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet fırkasına mensup bazı kişiler ve eski ittihatçılardı. En önemli rolü oynayanlar Terakkiperver Fırkadan İzmit Milletvekili Şükrü Bey ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal'di. Bunun yanında eski milletvekillerinden Ziya Hurşit, Kuva-yi Milliye komutanlarından Sarı Edip arkadaşları Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi adında kişiler M. Kemal’e suikast için İzmir'e geldiler.

Suikast önce Ankara'da tasarlanmış, Erzincan Milletvekili Sabit Bey'le Faik Bey'in müdahaleleri ile önlenmiş, daha sonra Bursa'da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir'de gerçekleştirilmesine karar verilmişti.

Giritli Şevki adlı kaçakçı, suikast işine karışanlardan Sarı Efe Edip’in suikast öncesi İstanbul’a gitmesinden korkarak suikast olayını İzmir Valisi Kazım Dirik’e yaptığı ihbarla bildirdi.

İzmir Emniyet Müdürlüğü olayla ilgisi olanları birer birer yakalarken, Mustafa Kemal de gerek olayları daha yakından kontrol edebilmek için gerekse gezisini yarıda kesip halkı şüphelendirmemek için 16 Haziran’da İzmir’e geldi. Gazi, İzmir’e gelişinde büyük sevgi gösterileriyle karşılandı. Yapılan soruşturmalar sonucunda olayın basit bir siyasi cinayet girişimi değil suikast sonucunda bir hükümet darbesi gerçekleştirileceği anlaşılınca davaya Ankara İstiklal Mahkemesi’nin bakması kararlaştırıldı.

Suikastin en ateşli savunucusu eski Lazistan milletvekili Ziya Hurşid, Gaffarzade Otelindeki odasında yakalandı. Suikastte kullanılacak bomba ve silahları kendi eliyle polise teslim etti. Aynı saatlerde Laz İsmail ve Gürcü Yusuf Ragıp, Paşa Oteli’nde, Çopur Hilmi ise kardeşinin evinde kıskıvrak yakalandı.

Yapılan ilk sorgulamalarda ihbarcı Giritli Şevki olayı şöyle anlatıyordu: "Paşa’nın İzmir’e geleceği gün yapılacak suikaste yardım etmemi teklif etti; kabul ettim. Bütün tertibatı Gazi Paşa’ya hitaben yazdığım bir mektupla Vali Paşa’ya ihbar ettim. Eski milletvekili Ziya Hurşid, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi benim evimde toplandılar. Bir defa da Tikveşli İdris’in evinin bahçesinde görüştük. Bunlar, Paşa’nın İzmir’e geliş gününde Kemeraltı’nda dört yol ağzındaki Gaffarzade Oteli’nde ve altındaki Berber Nuri’nin dükkânından tabanca ve mermilerle saldıracaklardı. Suikasttan sonra da otomobil ve benim motorumla adalara kaçacaktık."

İzmir, Ankara ve İstanbul’da suikast ile ilgili tutuklamalar devam ederken Balıkesir’den İzmir’e geçen Mustafa Kemal kendisini ortadan kaldırmak hazırlanan suikastın iç yüzünü daha iyi anlayabilmek için Ziya Hurşid ve diğer üç kişiyle Naim Palas’ta görüşmek istedi. 16 Haziranda gerçekleşen bu görüşmede Gazi Ziya Hurşid’e: "Ziya Hurşid Bey, uzun zaman beraber çalışmış değil miydik? Nedir bu suikast? Hem de şebekenin ele başısı, ruhu imişsiniz, öylemi?" diye sordu. Ziya Hurşid "öyle doğrudur... suikast yapmaya geldim... ama başaramadık" diyordu. Ertesi gün Ziya Hurşid, Atatürk’le tekrar görüşmek istedi ve görüşmede şu itiraflarda bulundu: "Ben, yenilik ve Cumhuriyet aleyhinde değilim.Yalnız yurtseverliğin belli kişilerin tekeline alınmasına karşıyım. Evet suikasti, biz, yani İzmir milletvekili Şükrü Bey ve Abdülkadir Bey birlikte düzenledik." M.Kemal, Ziya Hurşid’in açıklamaları doğrultusunda, Ziya Hurşid dışında, suikastin çekirdek kadrosu olarak gördüğü üç kişiyi, Şükrü Bey, Abdülkadir Bey ve Sarı Efe Edip’in tutuklanmasını emretmişti.

Suikastte parmağı olduğu belirlenen ama yakalanamayan Kara Kemal ve Abdülkadir'in dışında, Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Şükrü Bey, Ayıcı Arif, İsmail Canpolat olmak üzere 13 kişi İzmir’in değişik yerlerinde infaz edildikten sonra suikastı girişimini ihbar eden Giritli Şevki ise altı bin beş yüz lira ödül aldı. Mustafa Kemal Paşa’nın etkisiyle Kâzım Karabekir, Cafer Tayyar, Ali Fuat ve Refet Paşalar beraat ettirildi.

Bu olaydan sonra yurdun değişik bölgelerinde Mustafa Kemal için mitingler düzenlendi. İzmir Mitinginde Atatürk halka: "Beni öldürürlerse vatandaşlarımın, intikamımı alacaklarından eminim. Ben ölürsem necip milletimizin, beraber yürümekte olduğumuz yoldan asla ayrılmayacağına şüphem yok, bunun gönül rahatlığı içerisindeyim. Hasımlarımız düşünebildikleri iğrenç çarelere istedikleri kadar başvursunlar. Onların bu hareketleri devrim ateşimizi söndüremez. Onların kendilerini hüsrana, zaman zaman milleti üzüntüye sokan akılsızlara acıyorum. Cumhuriyet hükümetimizin demir pençesi ve yüce İstiklal Mahkemesinin adaletli eli duruma tamamen hâkim bulunuyor. Muhterem halka, onların adaletli kararlarını sakince beklemelerini tavsiye ederim." diye seslenen Gazi konuşmasını "Yaşasın millet! Yaşasın inkılabımız!" diye noktaladı.

İzmir Suikasti ile ilgili 19 Haziranda Atatürk, suikast girişimi hakkında Anadolu ajansına verdiği demeçte:

''Alçak girişimin, benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. "Benim nâçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

Sözüyle cumhuriyetin sadece kendisini yok etmekle ortadan kaldırılamayacağını belirmiştir.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.