BAĞIMSIZLIK MARŞIMIZIN ANLAMI

Sevgili okuyucularım, İstiklal Marşımızın kabulünün 87.yıldönümünde vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.

BAĞIMSIZLIK MARŞIMIZIN ANLAMI
15 Mart 2008 Cumartesi 00:00

Ulusal değerleri coşkunlukla işleyen edebî eserler, o ulusu duygusal anlamda güçlü kılar. Savaş sırasında cephedeki askere cesaret ve kuvvet, geride kalana sabır ve metanet verecek şiirlere, hikâyelere, destanlara, türkülere ihtiyaç vardır. Böyle buhranlı devrelerde, milletin şairlerden, yazarlardan beklediği manevî destek budur.

Mehmet Akif, Türk ulusuna, cesaret, metanet, sabır aşılamak, daha doğrusu onda var olan bu duyguları harekete geçirmek üzere kaleme aldığı şiirine "korkma" sözüyle başlıyor. "Al sancak" yani bayrak, bir ulusun bağımsızlığının, siyasi bir oluşum olmasının en güzel sembolüdür. Bayrağın sönmesi, Türk ulusunun bağımsızlığını kaybetmesi, "yurdun üstünde tüten en son ocağın sönmesi" ise, son Türk erkeğinin ölümü demektir. Bayrağımız, ulusumuzun sönmeyen yıldızıdır.Bayrak bize, ulusumuza aittir. Türk ulusu yaşadığı süre içerisinde bayrağını gönderden indirmeyecek ve indirmek isteyenlere kesinlikle izin vermeyecektir.

İkinci kıtada; bayrağımızın o zamanki kırgın, küskün, öfkeli hâli dile getiriliyor. Türkiye’nin bazı kısımları işgal edilmiştir. Bu yüzden bazı bayraklarımız gönderden indirilerek yerlerine Yunan bayrakları asılmıştır. Kaş, edebiyatımızda daima sevgilinin kaşları şeklinde gösterilmiştir. Bayraktaki hilâl de, tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Türkün beklediği, özlediği ise, bayrağımızı yine göklerde dalgalanır halde görmektir. Türkler, bağımsızlıkları, bayrakları uğruna 5000 yılı geçen tarihleri boyunca çok kan dökmüştür. Bu kanları bayrağa helâl etmesi için, onun da artık nazlanmayı bırakıp, göklerde dalgalanması gereklidir

Üçüncü kıt'ada; Türk milleti ezelden beri bağımsız yaşamıştır, daima da hür yaşayacaktır. Ona esaret zinciri vurmaya kalkışmak çılgınlıktır. Çünkü Türk ulusu, bağımsızlığı uğrunda, önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O böyle büyük bir amaç için; dağları yırtmak, engin denizleri taşırmak, engelleri aşmak gibi olağanüstü hareketleri başarabilecek güçtedir.1500 yıl önceki Ergenekon Destanı (Göktürklerin artan nüfuslarına yerleşim alanı bulmak için Ergenekon Dağı’ndaki demir madenini eritip O bölgeden ayrılışları)Türklerin bu üstün özelliklerine güzel bir örnektir.

Dördüncü kıt'ada, vatanımızı yağmalamaya ve sömürmeye yeltenen Avrupalılar’a meydan okuyarak tek dişi kalmış canavar benzetmesi kullanılmıştır. Avrupa mevcut teknik imkanlarını, Türklüğü dünya haritasından silmek için, bir araç olarak kullanmaktadır Avrupalı kendini çelik zırhlarla korurken Mehmetçik, onun modern silahlarına iman dolu göğsüyle karşı durmaktadır. Şair, askerlerimize; eski gücünü kaybetmiş, zalim, Türk düşmanı, haçlı ordularından korkmamalarını, inanç dolu bir göğsün, en modern silahlara karşı koyabileceğini haykırıyor. Avrupalılar inançlı Türk askeri karşısında Milli Mücadelede gerilemeye mecbur bırakılmış, bir kısmı Akdeniz'e dökülürken, bir kısmı da bayrağımızı selamlayarak, memleketimizi terk etmiştir.

Beşinci kıt'ada, şair yine kahraman Türk askerine; Türk yurduna alçakları (düşmanları) uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini, düşmanın çok kısa bir süre için de olsa, yurdumuzda bulunmasına tolerans gösterilmemesini istemektedir.

Altıncı kıt'ada da şair, Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük fark vardır. Toprağı vatan haline getiren şehitler ve gazilerdir.Vatan toprağı, uğrunda şehit olan atalarımızın kanıyla sulanmış olduğu, şehit mezarlarıyla dolu bulunduğu için kutsaldır.Bu vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın her yerinde vardır.

Ancak şehit atalarımızın mezarları sadece bu vatanın üzerinde mevcuttur. Bu yüzden vatanımızı korumak için seve seve canımızı veririz.

Yedinci kıt'ada da, aynı duygu ve düşünceler işleniyor.Bu vatan topraklarının her tarafı şehit mezarlarıyla baştan başa doludur. O kadar ki, toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Bu yüzden de, bu vatan bizim en kutsal, en sevgili varlığımızdır.

Şâir, sekizinci kıt'ada Allah'a hitap ediyor. Şairin Allah'tan tek dileği, mezarının üzerine yabancı (düşman) eli değmemesidir. Camilerimiz ve kutsal saydığımız bütün varlıklarımıza düşman eli değmemelidir. Bu ezanlar Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, Türk yurdunun üstünde inlemelidir. Ezan sesi hiçbir zaman susmamalıdır.

Dokuzuncu kıt'ada, ezan sesleri, yurdumuzun üstünde inlediği sürece şehitlerimizin de ruhlarının şâd olacağına işaret ediliyor.Ezan sesi, sadece yaşayanlara değil, ölülere, hatta onların mezar taşlarına bile etki eden büyük bir anlam taşır.Şehit atalarımızın ezan sesiyle mezarlarından ayağa kalkacak ve arşa yükselecektir.

Son kıt'ada şair, büyük zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalanmakta, şafağın kırmızılığıyla adeta yarışırcasına, gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır. Artık Türk ulusu yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur, yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız göklerde dalgalanmaya başladığı için, şehitlerimizin kanları bayrağımıza helâl olmuştur. M.Akif, kahraman Türk ordusuna çok yakında gerçekleşeceğini ümit ettiği, büyük zaferin heyecanını yaşatmak suretiyle, onun manevî gücünü son noktasına ulaştırmayı başarmıştır.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.