ÇİN VAHŞETİ

Sözlerime Çin zulmünün altında inleyen Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın kederine ortak olduğumu, Çin soykırımına tabi tutulan Türkleri rahmetle andığımı belirterek başlıyorum.

ÇİN VAHŞETİ
18 Temmuz 2009 Cumartesi 00:00

Doğu Türkistan yüzölçümü itibariyle 1.828.418 kilometrekaredir. Zengin petrol yataklarına sahip olması ve son dönemlerde Çin-Rusya arasındaki enerji yakınlaşmalarının kesiştiği bölge olmasından dolayı bölgenin önemi daha da artmıştır.

Doğu Türkistan, Türklerin eski yerleşme alanlarından biridir. Bölgeye ilk hâkim olan Türk Devleti, Hunlardır. Bu tarihten sonra sırasıyla; Tabgaç (386–534) ve Göktürk (550–740) hâkimiyetinde kalmıştır. Uygur Türkleri 745 yılında bölgeye yerleşmiştir.

Uygurların tarihi geçmişine değinmek gerekirse:

Karluk ve Basmiller’le birleşerek II. Göktürk Devletini yıkan Uygurlar, Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından Orhun bölgesinde kurulmuştur. Merkezleri Ordubalık (Karabalsagun)’dur. Kutluk Bilge Kül Kağan Türklerin şehir kuran ilk hükümdarıdır. İlk Türk şehri Ordubalık' tır.(Yerleşik hayat ve üretim)

Bilge Kül Kağan’dan sonra başa geçen Moyen-Çor döneminde Müslüman Araplar(Abbasiler) ile Çinliler arasında yaşanan Talas Savaşı Tarım Havzasının Uygurların eline geçmesini ve Çin'in Orta Asya'dan çekilerek zayıflamasına yol açmıştır.

Bögü Kağan devrinde Uygur Türkleri ile Çin arasında iyi ilişkiler kuruldu, ticaret gelişmiş ve Bögü, Tibet seferi sırasında iki Mani (Maniheizm) rahibini yanına alarak ülkesine geri dönmüştür. Bu rahipler Uygur Türkleri arasında Mani dininin yayılmasına sebep olmuş ayrıca Türkler arasında Budizm’de yayılmaya başlamıştır.

Mani Dini: Avlanmayı, et yemeyi ve savaşmayı yasaklayan bir din olduğundan Uygurlar, savaşçılıklarını kaybetmiş, yerleşik hayata geçerek ticaret, bilim, sanat ve edebiyat gibi bir çok alanda gelişmişlerdir.

Şehircilik, tarım ve ticarette ileri giden Uygurlar’da okur-yazar oranları yüksek olup, 14 harfli alfabeleri vardır.Türeyiş ve Göç destanlarına sahip Uygurlar, ilk defa sahne oyunlarına "Orta Oyunu" hediye eden Gök tanrı inancını terk edip yabancı dine inanan ilk Türk topluluğudur.Tahta harfli matbaayı kullanan Uygur beylerinden Eratna, İç Anadolu'da Eretne Devleti’ni kurmuştur.On boydan meydana geldikleri için On Uygur şeklinde de anılan Uygur idarecileri, "il teber (küçük kral)" unvanını kullanmıştır.

840 yılında bir başka Türk kavmi olan Kırgızlar, Uygur Devletine son verince Uygurlar, Kansu (Kuzey Çin) ve Turfan ve Kaşgar (Doğu Türkistan) bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır.Kırgızların bu saldırıları buradaki Türk nüfusunun azalmasına sebep olmuştur. Bu yüzden bu en eski Türk Yurdu, daha sonra Kırgızları yenen Moğolların eline geçerek kolayca Moğollaşmış, Moğolistan olarak anılmıştır.Bu bölgede kurulan Uygur Devleti Cengiz istilasına kadar varlığını devam ettirmiştir.

Uygurlar, Karluk Türkleriyle birleşerek 880’de Karahanlı Devletini kurmuşlardır. Doğu Türkistan daha sonra Kara Hoca Uygur Hanlığı (846–1218) ve Türk-Moğol İmparatorluğu hâkimiyeti altında kalmıştır (1218–1759)

1750’de Çin işgali başlamış ve 1862 tarihine kadar sürmüştür. Bu süre içinde Doğu Türkistan’da 42 isyan hareketi olmuştur. 1863’te Mehmed Yakup Bey, Kaşgar merkez olmak üzere devlet kurmayı başarmıştır. Bu devlet Abdülaziz’den istedikleri yardımı almışlardır. Mehmed Yakup Bey, en büyük desteği ise II. Abdulhamid tarafından görmüştür.

Desteğe rağmen kurulan devlet uzun ömürlü olamamıştır. Yakup Bey’in 1877 yılında vefat etmesi üzerine Çin hemen Doğu Türkistan’a saldırmıştır. 1760-1869 arasında 103 sene Mançu Hanedan'ına karşı çok büyük 9 ayaklanma oldu. 3 ayaklanmadan sonra 18 Mayıs 1878’de Doğu Türkistan’ın tamamını işgal etmiştir. 1878-1911 arasında Çinliler Doğu Türkistan'ı işgalle yetinmeyip asimilasyon politikası ile Çinlileştirmeye çalışmıştır.18 Kasım 1884’te Çin imparatorunun emriyle 19. eyalet olarak Şin-cang (Xin Jian "Yeni Toprak") adıyla doğrudan İmparatorluğa bağlanmıştır.

1931 yılında Kumul kentinde bağımsızlık mücadelesi neticesinde bölgedeki Çinlilere karşı zafer kazanılmış ve 12 Kasım 1933’te Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulmuş, Hoca Hacı Niyaz cumhurbaşkanı ilan edilmiştir.

Çin’deki Mao hâkimiyeti döneminde, 1949 Eylül’ünde Doğu Türkistan’daki Çin birliklerinin komünist Çin hükümetine bağlılıklarını bildirmelerine üzerine Çin hiçbir askeri güç kullanmadan Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir.

Doğu Türkistan'ın işgali ile tarihinin en korkunç soykırımı 1949-1952 yılları arasında 2.800.000, 1952-1957 yılları arasında 3.509.000, 1958-1960 yılları arasında 6.700.000, 1961-1965 arasında 13.300.000 bu bölgedeki Türklerin çeşitli yollarla öldürülmesi ile başlamıştır.

Doğu Türkistan'a gizli olarak giren Washington Times'in 30.12.1985 tarihli sayısında Kaşgar’ı ziyaret eden bir gazetecinin haber ve yorumlarında Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler'e ait şu satırlar aynen yer almaktadır:

"Doğu Türkistan'a her giin 7000 Çinli göçmen geliyor. Doğu Türkistan'da, ekonomi ve politikayı yalnız Çinliler idare ediyorlar. Sanayi ve tarımdaki bütün işçiler Çinli'dirler. Uygurlar ve diğer Türkler ise işsizdir. Çinliler, en modern evlerde ve lüks içinde yaşarken, çoğumuz sokaklarda yatıp kalkıyoruz. Biz perişan, onlar ise rahat bir hayat sürüyor. Doğu Türkistan'da doğup büyüyen Çinliler bile Uygurca bitmiyor. Bizi ise, Çince Öğrenmeye zorluyorlar. Durumumuz çok kötü. Pek çok kişi milli ve manevi değerlerini unuttu. Şu anda kendi vatanımızda yabancı ve köle gibiyiz..."

Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde halkın % 50'si Uygur Türkçesi ile konuşmaktadır. 1000 seneden beri kullandıkları Arap Alfabesi Çin hükümeti tarafından 23.10.1969 tarihinde tamamen yasaklanmıştır. Onun yerine Çin fonetiğine uygun olarak hazırlanan Latin Alfabesi kabul ettirilmiştir 1980'li yıllarda Uygur aydınlarının hazırlamış oldukları, Uygur fonetiğine(ses bilimi) uygun Kiril Alfabesi projesi Pekin tarafından reddedilmiştir. Bunun yanında halkın büyük çoğunluğunun Türk olması sebebiyle Doğu Türkistan'da her şeye rağmen Türkçe konuşulmaktadır. Türkçe kelimeler yerine Çince kullanmaya mecbur edilen Uygurlar, Çinli kızlarla evlenmeleri şartıyla köyden şehire göç, iş imkanı, 400 dolar ücret karşılığında Çinlileştirilmektedir. Doğan çocuklar Çinli gibi yetiştirilmektedir. Türklere uygulanan doğum kontrolü ile Türklerin nüfusunu azaltılmaktadır.Doğu Türkistan'da, 40 milyona yakın Türk'e karşın 20 milyon Çinli yerleştirilmiştir.Ancak yeni hedef Doğu Türkistan'a 100 milyon Çinli yerleştirerek Türkleri azınlığa düşürmektir."

Doğu Türkistan'da okuma-yazma bilmeyenlerin oranı % 58-60 civarındadır. Yayınların ise ancak %16'sı Uygur Türkçesiyledir. Doğu Türkistan bölgesinin tarihi, kültürü ve etnik geçmişine dair bilgilerin resmî yorumdan farklı olarak verilmesi yasaklanmıştır. Öğretim kurumlarının yabancı ülkelerdeki öğretim kurumlarıyla doğrudan ilişki kurmaları da yasaklanmıştır. Aksi hareket edenler ise en ağır cezalara çarptırılmaktadır. Her sene alfabe değiştirilmesi yüzünden çocukların eğitimi eksik kalmakta ve öğrenim görmeleri engellenmektedir.

Eski bir Türk yurdu olan Doğu Türkistan, Türklerin ilk yerleşik hayata başladığı yurtlardan biridir. Kendilerine "Kao-che (yüksek tekerlek)" adını veren ve ilk defa Orta Asya bozkırlarında yerleşik hayata geçen Uygurlar, 745-840 yılları arasında mimari açıdan Türk-İslam mimarisi özelliklerini ihtiva eden eserlerinde Türkistan'daki Çin istilâ ordularını, Çin hakimiyetini ve onlara karşı yapılan mücadeleleri işlemiştir.

Bölgede ilk defa 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri 20 bin özürlü çocuğun dünyaya gelmesine, 210 bin civarında Müslüman Türk’ün ölmesine, binlerce kanser vakasına neden olmuştur.

Doğu Türkistan'da mücadeleyi "İsa Yusuf Alptekin, Muhammed Emin Buğra ve Mesud Sabri Baykuzu üstlenmiştir. Mesud Sabri Baykuzu'nun Doğu Türkistan için verdiği mücadele, 1951 yılında Mao yönetimi tarafından tutuklanıp, 1952 yılında zehirli bir iğneyle öldürülmesi ile son bulmuştur. İsa Yusuf Alptekin ve Muhammed Emin Buğra'nın mücadeleleri ise ömürlerinin sonuna kadar devam etmiştir.

1953 yılında bölgede % 75 Müslüman, % 6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında %53 Müslüman, % 40 Çinli olarak değişmiş olup 1990 yılında yapılan nüfus sayımında % 40 Müslüman, % 53 Çinli nüfus oranı bölgedeki etnik soykırımın boyutlarını göstermesi açısından son derece önemlidir. 1952 yılında Çin'de eğitim seviyesi en yüksek yer Doğu Türkistan iken bu gün en geri durumdadır. Türklerin eğitimleri her çareye başvurularak Çin tarafından önlenmektedir.

Peki neden?

Doğu Türkistan, 410 bin 790 km karelik petrol yataklarında 8.2 milyar ton ham petrol, 2,5 milyon metre küp doğalgazı ile Suudi Arabistan'dan daha zengindir. Sadece Doğu Türkistan'ın "Tarım" isimli bölgesinde, 74 milyar varil petrol rezervi mevcuttur. Bundan, Cungar ve Turfan bölgelerindeki zengin petrol yatakları hariçtir. Halbuki Çin'in kendi petrol rezervi 24 milyar varildir. Ve Çin'in yüzde 40 petrolünün çıkarıldığı Dağ'ın Shınlı bölgesindeki petrol bitmek üzeredir. Çin, Doğu Türkistan petrolünü pazarlamak İçin Japonya ile Taklamakan Çölü (Ölüm Çölü) üzerinde 280 km. uzunluğunda 8 metre genişliğinde oto yol ile; 5 bin km uzunluğunda petrol boru hattı inşa etmektedir. Yaklaşık 500 bölgeden "petrol", 30 bölgeden "doğalgaz" çıkarılmaktadır. Petrol rezervi 8 milyar ton olarak tespit edilmiştir. Her yıl 10 milyon ton petrol Çin'e taşınmaktadır. Çin'in kömür rezervinin yarısı Doğu Türkistan'dadır. Yıllık "altın" üretimi 360 kg. civarındadır. Uranyum, wolfram gibi stratejik madenlerle tuz ve renkli kristal taşları Doğu Türkistan'ın başlıca yeraltı ürünlerindendir. Çin'in otlak ve merasının yüzde 23'ü 50 milyon hektar Doğu Türkistan'dadır.

Urumçi Üniversitesi'nin duvarında yer alan ve 2 Ekim 1988 tarihli İngiliz "The Independent" gazetesinin bölge sorumlusu Andrew Higgins'in deyimiyle "katıksız ırkçı düşünce ile zehirlenmiş bir zihniyetin göstergesi" olan bir yazı, Çinlilerin Uygur Türklerine bakış açısını yansıtmaktadır: "Uygur erkeklerini sonsuza kadar kölemiz yapalım, Uygur kadınlarını da asırlar boyunca fahişemiz."

Bölgede 1 milyon kadar askerini silah altında tutan Çin, Doğu Türkistan'da Müslümanların attığı her adımı kontrol etmektedir. Yollarda kurulmuş olan askeri denetim noktalarında tüm araçlar tek tek durdurulup içleri aranırken erkekler hakarete uğrayıp tartaklanmakta, Müslüman kadınlar ise tacize uğramaktadırlar. Çin'in baskısı, yolların tutulması veya askeri birliklerin sık sık evlerde arama yapması ile de sınırlı değildir. Japonya'da yayınlanan Mainichi Daily News gazetesi bu ağır baskıyı 29 Haziran 2000 tarihli sayısında şöyle aktarmıştır:

"Doğu Türkistan'da Çin'in denetimi gün geçtikçe artmakta ve daha da dayanılmaz bir hal almaktadır. İletişim sınırlı ve polis denetiminde yapılabiliyor. Çok az köyde telefon var ve bu hatların hepsi dinleniyor. Bir kişi sadece boş bir şüphe üzerine yıllar boyunca tutuklu kalabiliyor.

Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp çalışma kamplarına gönderilmekte, asılsız suçlamalarla idam edilmekte, zaman zaman da toplu olarak katledilmektedirler. Bunun yanı sıra, namazlarını gizli kılmak zorunda kalmakta, oruç tutmalarına izin verilmemekte, dini eğitim almaları engellenmektedir. Müslüman nüfusun sayısının artmasını engellemek için uygulanan metot ise insanlık dışıdır: kadınlara zorla kürtaj yapılmakta, birden fazla çocuğa sahip olanların çocukları ellerinden alınmaktadır."

Doğu Türkistan'da halka uygulanan baskılar, Sırplar'ın Bosna'da Müslüman Boşnaklara veya Kosova'da Arnavut çoğunluğa uyguladıklarından farklı değildir. Ülkedeki Çin Mahkemeleri'nin "ceza" yöntemleri de son derece acımasız ve vahşidir. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağından iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi "ceza"lar bu vahşetin hazin göstergesidir.

Son günlerde yaşanan hazin olaylara değinmek gerekirse;

5 Temmuz 2009 günü başkent Urumçi’de Uygurlar tarafından düzenlenen gösteri Çin’in uyguladığı asimilasyoncu politikaları protesto etmeye yönelik en çarpıcı ve güncel olaydır. Ancak, Çin Güvenlik Kuvvetleri’nin müdahalesi sonrası olaylar büyüyerek sokak çatışmasına dönüşmüştür. Uygurlar, Çin Güvenlik Kuvvetleri ve Han Çinlileri’nden oluşan milislerin saldırısına uğramış, olaylar sonucunda Çin resmi makamlarına göre 137’si Han Çinlisi, 46’sı Uygur ve 1’i de Hui etnik grubundan 184 kişi ölmüş, 1080 kişi de yaralanmıştır. Ancak, bölgeden gelen haberler ve Uygur kaynaklarına göre büyük bir kısmını Uygurlar’ın oluşturduğu 1000’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Uygur başkaldırısının baş müsebbibi olarak gösterilen Dünya Uygur Kongresi lideri ve Uygurların ABD’de yaşamak zorunda kalan siyasal önderi Rabia Kadir’e göre, Çin Güvenlik Kuvvetleri orantısız güç kullanmış ve olayların büyümesine sebep olmuştur.

Bölgede yaşanan olaylar, 1989’da gerçekleşen Tiananmen Katliamı’ndan sonra Çin’de yaşanan en büyük çatışmadır. Çatışmalara uluslararası kamuoyunun fazla ilgi göstermediği sırf Çin ile ekonomik-siyasal ilişkileri bozmamak için rutin uyarılar yapıldığını gündemi takip ederek gördük. Türkiye ise Çin ile ilişkilerini bozmadan, Uygurlar’a destek olma çabası içerisinde. Radyo ve televizyonlar bölgede yaşanan zulmü dakika dakika yansıtırken, ülke içerisinde çeşitli protesto gösterilerinin düzenlendiğini ve siyasal partilerin hepsinin olaya tepki gösterdiğini görüyoruz. Çin mallarının boykot edilmesi bunun en güzel göstergesidir.

Tarih boyunca farklı devletlerin içerisinde barındırdığı milletlere karşı uyguladığı bu asimile politikası insanlığın en büyük yüz karasıdır.Böyle vahşet olaylarının kalplerimizde büyük yangınlara sebep olmaması dileğiyle…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.