HORTUM DEYİP GEÇMEYİN!

Bir matematik sorusunun başlangıcı gibi bir sabahtı. Çeşitli malzeme yüklü iki düzineye yakın kamyondan oluşan iki ayı filo, iki farklı noktaya doğru harekete geçti.(Bir cümlede üç defa, iki sayısının geçmesi pek hayra alamet değil ama neyse.) Kim bilebilirdi ki şoförlerden birisinin bir gece öncesinden fazla uyuyamamasının nelere sebebiyet vereceğini!

HORTUM DEYİP GEÇMEYİN!
27 Temmuz 2009 Pazartesi 00:00

Geçeceği yollardaki aydınlatma lambaları bir gün önceden tek tek değiştirilmiş olmasına rağmen başkanın saraya gidişi sırasında pek memnun görünmediği her halinden belliydi.

-Sayın başkan bir sorun mu var?
-Hey Mister, sanki karanlık gibi.
-Efendim, hepsi yeni üstelik de yüz mumluk.
-Ne, mum mu? Siz sokakları mumla mı aydınlatıyorsunuz?

Başkanın bu tavrı karşısında kızarıp bozaran ve ne diyeceğini bilemeyen karşılama komitesi görevlisinin imdadına yakın danışmanı yetişmişti. Başkanın kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı ve ardından çantasından, üzerinde Monica Levinski’nin (eski Amerikan başkanının danışman metresi) resmi bulunan yumurtaya benzer hamur topunu, başkanın avucuna yerleştirdi. Başkan elindeki topu her mıncıklayışında biraz daha sanki biraz daha rahatlıyordu. Oturduğu yere, yumurtlamaya hazırlanan anaç bir tavuk edasıyla yerleşti ve bağırmaya başladı: "Saksafonumu bulun bana!"

"Efendim kamyonlar birazdan saraya ulaşırlar, az kaldı."

Başkan ve 2 günlük ihtiyacı olan 10 kamyon dolusu malzeme, beşer dakika ara ile saraya ulaştı.Başkanı süit adaya yerleştirdiklerinde saksafon krizi de iyice artmıştı.Bir yandan elindeki hamur topunu mıncıklıyor bir yandan da "sakso……saksooo" diye öküz gibi böğürüyordu.

Okyanus ötesinden gelen doktorlar yine okyanus ötesinden getirilen özel karışımlı pet şişelere doldurulmuş suyla başkana masaj yapmaya başladılar. Başladılar başlamasına da masaj yarım kaldı, elektrikler kesilmişti. Başkan iyice sinirlenmişi ve huzursuzlanmıştı.

"Efendim bir arka sokak, oy ayrım ve sayım işlemi biraz uzamış sanırım. Son sandık, birazdan elektriği verecekler."

"Ooo my good! Bring my saksafon, hurry up!"

Elektrikler hâlâ gelmemişti.Mum ışığı yordamıyla 15.kata saksafon malzemeleri dolu paketi çıkarmak çok da kolay olmamıştı, paket çok ağırdı.

Loş mum ışığında kutuya yaklaşıp: "Open please (açın ulan)" diye etrafa dengesizce bağırmaya başladı. Etraftakiler kutuyu açmaya çalışırlarken kendisi de bir an önce müzik aletine kavuşma arzusuyla onlara yardımcı oluyordu.

Oy ayrım ve sayım işi biter bitmez elektrikler de gelmişti. Saray odasının ortasında, straforları (koruma köpükleri) parçalanmış çamaşır makinesi ile CIA elemanları birbirini öylece seyrediyorlardı. Makine o hışımla parçalanmış, odadakilerin kimi makinenin kapağını, kimisi deterjan bölümünü elinde tutuyordu. Başkanın kısmetine de tahliye hortumu düşmüştü.Başkan donup kalmıştı.Makinenin tahliye hortumu elinde, boş boş boğazı seyrediyordu.Hortumla başkanı ayırmak mümkün değildi adeta.İlk olarak akıllarına hortumu kesmek geldi, kestiler hatta düşündüler biraz daha kestiler ama başkanın elinden hortumun geri kalan kısmını almak mümkün değildi.Hortumu olabildiğince sıkarak tutuyordu.

Başkanı hastaneye götürüp elindeki hortumun kalan 15 cm’lik parçasını özel bir operasyonla alacaklardı. En yakın hastaneye gittiler. Bir grup doktor, başkanı "bu ölmüş" deyip reçel kutusuna koymaya çalışsalar da koca başkan reçel kutusuna sığar mı? O hastaneden başkasına geçtiler, sonunda "kendi hastanemiz varken burası da olmaz" deyip AMERİCAN HOSPİTOL’UN yolunu tuttular.Ama ne çare burada da hortumu elinden almak mümkün değildi. Ya bileğini keseceklerdi, ya da hayatının bundan sonra kalan kısmını 15cm’lik bir tahliye hortumuyla birlikte geçirecekti. Bileğini kesmemeye karar verdiler. Amerikan başkanı elinde hortumla memleketine döndü.

Seçim yardımı kamyonları ile Amerikan başkanının malzemelerini taşıyan kamyonlar karışmıştı. Hortum da eline pek yakıştı diye olur olmaz yerde espiri yapan kamyon şoförü önce Kore’ye ardından Afganistan’a oradan da Somali’ye sürüldü. Sürüldüğü ülkelerden, ayakkabısının sol tekini çıkartıp kameralara doğru " 42 numara yüzde yüz Türk malı geliyor haa…." hareket çekip durdu.

Akıllanmayan kamyon şoförünü bu defa Irak’a oradan da İncirlik’e sürdüler. Bütün Amerikan topraklarını gezen şoförün mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

Amerikan başkanının düştüğü durumla ilgili geniş bir soruşturma başlatıldı ve soruşturma kapsamında iki vali açığa alındı. Bir çamaşır makinesi fabrikasının hortum bölümü de süresiz olarak kapatıldı. Yapılan operasyonlara da "hortum operasyonu "adı verildi.

Amerikan başkanı uzun süren sessizliğini bozdu. Bir gazeteye verdiği demeçte: "Amerika’da çok kasırga, tayfun, hortum gördüm ama Türk Hortumunun tadı da başka oluyor, Türk lokumu kadar Türk hortumu da çok meşhur bence," dedi.
*HG-45/ 07-2009/ Sadece ve ilk kez Çerkezköy gazetesinde yayınlanıyor

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.