YANGIN YERİ: ANAFARTALAR

Bazı tarihi olaylar vardır ki, zaman onları unutulmaz kılar. Bazı zaferler vardır ki, ulusların geleceğinde düşüşten yükselişe geçişin dönüm noktasıdır.Çanakkale Zaferi de bu büyük dönüm noktalarından birisi olmuştur.

YANGIN YERİ:  ANAFARTALAR
11 Ağustos 2009 Salı 00:00

Çanakkale çelikten bir saldırıya karşı etten ve kemikten örülmüş bir mücadeledir. Bıyıkları yeni terlemiş nice koç yiğitlerin, bir gonca gül iken açmadan koparılan nice gencecik fidanlarımızın var olmak-yok olmak mücadelesini verdiği yerdir Çanakkale…

18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nda zayıf ama cesur ve inançlı Türk donanması’na, 25 Nisan ve onu takip eden diğer günlerde; Seddülbahir, Alçıtepe, Kirte, Kabatepe, Arıburnu, Kerevizdere, Zığındere ve Conkbayırı bölgelerinde yenilen İngiltere ve Fransa’nın canı sıkılmaya başlamıştı.

Aylar geçmesine rağmen hiçbir ilerleme gösteremeyen İngiliz Generali Hamilton’un, son bir planı vardı: Suvla koyuna çıkarma yaparak, Anafartalar’a hakim olmak ve böylece Boğaz’ın 302 rakımlı yani en yüksek tepesi olan Kocaçimentepe’yi alarak Çanakkale Boğazı’nın yönetimini ele geçirmek.

Mustafa Kemal Arıburnu çevresinde savaşlarını yaparken O’nun sağındaki Anafartalar Cephesi de ateş içindedir.

Çanakkale Savaşının en büyük ve en kanlı saldırısı olan Anafartalar Muharebesine girişen Mustafa Kemal düşmanı ani ve şiddetli bir baskınla yenmek istemiştir. Burada kuvvetten çok karar vardır. Her türlü olumsuzluğa rağmen verdiği karar şudur:

Düşman yenilecek ve mahvedilecektir.

İngiliz Generali Hamilton’un planına karşılık M.Kemal’in planı ise; İngilizlere Kocaçimentepe ve Conkbayırı’nı kaptırmamak, onları olanaklar ölçüsünde bu kilit noktalardan uzak tutmaktı.

9 Ağustos 1915. Anafartalar Grubu Kumandanı M. Kemal Conkbayırı'na gitmek üzere yola çıkar. Hazırlanan savaş planına göre; düşmana kesinlikle tüfek ve top ateşi yapılmayacaktır. Süngü takılacak ve zamanı bildirilince her iki hat hücuma kalkacaktır.

M.Kemal o anları şöyle anlatıyor: "10 Ağustos 1915.Gecenin karanlığı tamamen kalkmıştı. Artık hücum anı idi. Saatime baktım.04:30’a geliyordu.Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti.Hemen gayet seri ve kısa bir teftiş yaptım.Önünden geçerek askerlere selam verdim ve dedim ki: ''Askerler! Karşımızdaki düşmanı yeneceğinizden hiç şüphem yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Önce ben ileriye gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.'' ''Bütün askerler, subaylar, her şeyi unutmuşlar, kalplerini verilecek işarete bağlamışlardı. Hücum safının önünde bir yere kadar ilerledim. Kırbacımı yukarıya kaldırarak hücum işaretini verdim. Süngüleri ve bir ayakları ileriye uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesi ile kaya gibi bir kitle halinde, aslanlar gibi ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökleri inleten bir gulguleden başka bir şey işitilmiyordu: Allah! Allah! Allah!... Allah!... Düşman silah kullanmaya vakit bulamadı."

M.Kemal, çarpışmanın gidişatını izlerken bir şarapnel parçası göğsünün sağ tarafına çarpar.Ve cebindeki saati parçalar.Bu saati daha sonra günün hatırası olmak üzere 5.Ordu komutanı Liman Von Sanders’e verir.Sanders de aile asalet armasını taşıyan saatini M.Kemal’e hediye eder.

Rüzgar durmuştu.
Bir top patladı uzaklardan
Bir şarapnel geliyordu bize doğru,
Saliselerine varıncaya kadar hızının,
Hesapladım, hesapladım da
Önüne koyuverdim kendimi
Bir anda duruverdi tıkırtılarım
Ama onun kalbi durmadı…

Mustafa Kemal bu savaşta hücuma kalkarken askerlerden okuma bilenlerin Kuran-ı Kerim’i göğüslerine basarak,bilmeyenlerin Kelime-i Şehadet getirerek ve hemen hepsinde 2-3 dakika sonra öleceklerini bilerek nasıl titremeden irkilmeden ileri atıldıklarını Ruşen Eşref Ünaydın’a, savaştan sonra yaptığı mülakatta anlatmış şu sözleri de eklemeden geçememiştir: "Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur" demiştir.

İngiliz Savaş Kabinesi 7 Kasım 1915'te Çanakkale'yi boşaltma kararı verdi. Düşman kuvvetleri 20 Aralık 1915'te Anafartalar-Arıburnu, 8 Ocak 1916'da Seddülbahir bölgelerinden çekilmeye başladılar. Savaş sonunda tarafların tahmini kayıpları ise şöyledir: Türkler : 251.309 İngilizler : 205.000 Fransızlar : 47.000 8.5 ay süren Çanakkale kara savaşı, daracık toprak parçası üzerinde, zor koşullarda devam etmiş ve bundan dolayı çok can almıştır. Türk tarafının çok can kaybetmesinin sebebi de düşman donanmasının bombardımanıdır.

İngilizlere göre savaşın kazancı, az bir kayıpla genç Türk ordusunun tüketmek, Süveyş kanalını kurtarmak ve Osmanlı Devleti'nin sonunun temelini atmak olmuştur.

Çanakkale Savaşları’nda bu üzücü olayların ateşinde bir Mustafa Kemâl mucizesi bulunmaktadır. Tümen komutanı olarak girdiği savaşta ileriki zamanlarda Gelibolu'nun kara savunmasından sorumlu idi. Gelibolu'da hayatlarını feda eden düşman askerleri için söylediği sözler çok anlamlıdır. "Bu memleketin toprakları, üstünde kanları döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız, huzur ve suskunluk içinde uyuyunuz sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler, huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Bu sözler Gelibolu tarihi Milli Parkı Anzak koyu ile Avustralya'da 1986 yılında açılışı yapılan temsili Anzak Koyu'na dikilen anıtlarda yazılıdır.

Çanakkale'de çarpışan Türk ordusu, dünya tarihinde bir dönüm noktası yarattı. Savaşın süresi uzadı. Düşünülenin aksine batı Avrupa ile Rusya'yı birbirinden uzaklaştırdı, hatta Amerika'yı Rusya'ya karşı Batı Avrupa ile ilgilenmek zorunda bıraktı. İngiliz dominyonları Yeni Zelanda ve Avustralya'nın ulusal benliğinin oluşumuna hız kattı. Ve hepsinden önemlisi Mustafa Kemal Atatürk'ün de Çanakkale'de takdir ettiği Türk askerinin o yüksek ruhu, yeni bir Türk devletinin doğuşunu hazırladı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşuna hız katması, bize eşsiz bir lideri sunması açısından, I.Dünya savaşına, Çanakkale ruhuna çok şey borçluyuz. Büyük savaşlar, tarihte her zaman büyük sonuçlar doğurmuştur. Ancak bunca yıl sonra bizler, bu savaşın Türkler açısından sonuçlarını kabullenemeyenlerin, akılları, gönülleri 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşmasına takılı kalanların önümüzde sergiledikleri oyunları görmezden gelemeyiz.

Bizim evlatlarımız vatanı için savaştılar, canlarını verdiler. Bize bıraktıkları bu toprakların kıymeti büyük. Ancak, bu ülkenin bir zafer sarhoşluğu yaşama lüksü yok. Başımızı kuma gömemeyiz, tarihin yazdıklarına sırtımızı çeviremeyiz. Çünkü tarihimiz bu topraklar üzerine oynanan oyunlar ile dolu. Dün olduğu gibi bugün de ve gelecekte de İngilizlerin görkemli filosunun Boğaz muharebelerinde düştüğü aczi unutup, yeni bir Çanakkale rüyasının peşinden koşacak olanlar da çıkabilir. Şüphesiz o zaman karşılarında Türkiye Cumhuriyeti'nin üstün niteliklerle donatılmış silahlı kuvvetlerini bulacaklardır. Bizler, çok savaş görmüş bir milletin mensubu olarak barışın değerini biliyoruz. Ama, barışı Atatürk'ün işaret ettiği gibi sadece askerî zaferlerin bir sonucu olarak değil, ekonomik zaferlerin de sonucu olarak yaşamak istiyoruz. Günümüz koşullarında dış tehditlere , baskılara uğramadan tam bağımsız yaşamanın birincil koşulu bu.

Savaşın bir değirmen gibi insan öğütmesinin ne demek olduğunu, hiç gelmeyecek nişanlısı ve ya eşi, belki de yüzünü hiç göremeyeceği babasını ancak rüyalarında görmek, doyamadığı oğlunu ömrü boyunca özlemek, ona hasret kalmak nedir? Savaşa bir de onların gözüyle bakmak gerekiyor…Bir karış toprağını düşman ayakları altında çiğnetmemek için canını dişine takan, hayatını bu uğurda feda eden , çocuklarına ve torunlarına esaret altında bir yaşam sunmama pahasına düşmanla boğaz boğaza çarpışan, salgın hastalıklarla(tifo, dizanteri,kolera)mücadele eden " tarihe sığmam taşarım" diyen 253.000 adsız kahramanımızı tanıyor muyuz?

Türkiye’nin aydınlık geleceği çocuklarımıza ve gençlerimizi Balkan Savaşlarının(Edirne),Çanakkale Savaşları’nın(Gelibolu Yarımadası)ve Kurtuluş Savaşının cereyan ettiği(Eskişehir-Kütahya-Sakarya-İzmir hattı) bölgelere götürerek birkaç cümleyle de olsa onlara yaşanan tarihi anlatsak çocuklarımızın beyninde nasıl ufuklar açabiliriz sevgili okuyucularım…

Japonlar her yıl 6 ve 9 Ağustos tarihlerinde çocuklarını Hiroşima ve Nagazaki’ye neden götürüyor? Yanıt ortada…1945 yılında II.Dünya Savaşı’nda bu tarihlerde adı geçen bölgelere Amerika tarafından atılan atom bombalarının yarattığı olumsuz sonuçları göstermek için.

Ben bir Çanakkale çocuğu şehit ve gazi torunu olmaktan büyük onur duyuyorum.Babamın dedeleri Yemen ve Kafkasya’da şehit, annemin dedesi ise 25 Nisan 1915 Arıburnu Savaşları’nda gazi olmuş.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri her yıl 10 Ağustos tarihinde Kabatepe Milli Parklar Müdürlüğünde düzenlenen Anafartalar Zaferi kutlama programına ardından Çanakkale Valiliği tarafından düzenlenen Çanakkale Şehitlerini Anma Mevlüd-i Şerif’ine davet ediyorum.

Bu topraklar üzerine kanlarını döken sayısız kahramanlarımızın önünde saygı ile eğiliyor, tüm dünyaya savaşsız, barış dolu bir dünya diliyorum.

Aziz şehitlerimiz! Ruhlarınız şad olsun.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.