Alevilik bir yaşam felsefesi

Alevi Bektaşi Federasyonu Trakya Bileşenleri Çerkezköy’de Alevlik Öğretisi başlığı altında panel düzenlediler. Panele konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Atilla Erdem, "Mezhebimizi sorma bire gafil, mezhebimiz yok, yolumuz var bizim sözünü hatırlatarak", "Alevliği bir dinle mezheple karıştırmak kadar yanlış bir şey yoktur. Alevlik bir kültürel yapı, bir yaşam felsefesidir" dedi.

Alevilik bir yaşam felsefesi
09 Aralık 2010 Perşembe 00:00

Çerkezköy Belediyesi Nikâh Salonu'nda gerçekleştirilen paneli, Alevi Bektaşi Federasyonu Trakya Bileşenleri oluşturan, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çerkezköy Şubesi, Topçu Baba Sanat ve Güzelleştirme Kültür Derneği, Karacaahmet Sultan Kültürünü Tanıtma Dayanışma ve Yaşatma Derneği Şarköy Şubesi, Alevi Kültür Dernekleri Silivri Şubesi ortaklaşa düzenledi.
    Düzenlenen panele CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Tekirdağ İl Genel Meclis Başkan Vekili M. Zeki Gürcün, İl Genel Meclis Üyesi Sami İkizler, Kapaklı Belediye Başkanı İrfan Mandalı, CHP Çerkezköy İlçe Teşkilatı Yöneticileri, TKP Çerkezköy İlçe Örgütü Temsilcileri, Alevi Dernekleri’nin temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
    Panelin moderatörlüğünü yapan ABF Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Can ilk sözü CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’ye verdi.

ANADOLU’DA ERKEN RÖNESANS YAŞANMIŞTIR
    Tütüncü, "insan olduğumuz düşüncesi akıllardan silinmeye başladığı zaman, ahlaksızlığın, yalancılığın riyakârlığın ortaya çıkmasının an meselesi" diyerek, "İnsan ilk düşünmeye başladı günden bu yana kendini dünyayı ve evreni anlamaya çalışmıştır. Anadolu düşünürleri;  Yunus Emre, Şeyh Edebali, Pir Sultan Abdal, Mevlana insan sevgisini temele alan düşünceleriyle bu topraklarda erken dönem bir Rönesans yaşanmasını sağlamışlardır. Bu düşünürlerimiz sayesinde insanın evrende yaratılmış en yüce varlık olduğu düşüncesi bu topraklara kök salmıştır. Bunu en iyi kavrayanlardan biri de Mustafa Kemal olmuştur.
    Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra savaş alanı gezen Mustafa Kemal yanındakilerden ileriye çıkarak ağlamaya başlıyor ve ‘Zavallı insanlık, bu ne gerek vardı!’ diyor. Mustafa Kemal'in bu hümanist yanı Anadolu felsefesinden gelmiştir. Anadolu felsefesini yaşatmaya çalışanlara sahip çıkalım" şeklinde konuştu.
    "Hz. Ali’nin 'Bir olalım, diri olalım' sözünü her zaman hatırlatmaya devam edelim" diyen Tütüncü, "Ne mutlu insana sahip çıkanlara" diyerek sözlerini tamamladı.

ALEVİLERE ALEVİLİĞİ ANLATMAK ZORDUR
    Tütüncünün konuşmasının ardından Prof. Dr. Atilla Erdem Alevilik Öğretesi üzerine geniş kapsamlı bir konuşma gerçekleştirdi. Atilla Erdem konuşmasında özetle şunları söyledi:
    "Dünyanın en zor işlerinden biri, bir adama bildiği konuyu anlatmak, oldukça zor bir konu olan Alevilere Aleviliği anlatmak. Öyle bir duruma geldik ki Türkiye’de Aleviliği yeniden anlatmak durumundayız. Benim mesleğim antropoloji, yani insan ve kültür bilimi. Ayrıca din etnolojisi üzerine üniversite de öğretim hocalığı yaptım. Bütün toplumların antropologlar tarafından incelenmesi sonucu, insan hangi toplumda doğup büyüyorsa oradaki kültür yapısını onu belirleyen faktör olarak ortaya çıkıyor. İnsanın o kültürel yapıya göre değer yargıları oluşur ama gelişmemiş ülkelerde sabit fikirler çoğalır, kulaktan dolma bilgiler en doğru bilgi kabul edilir.  
    Benim burada söylediklerim kanun değildir, tartışılır hatta bana ipuçları verirseniz de size saygı duyarım, yanılmışım da diyebilirim. Sabit görüşlü değilimdir ama insanların da sabit görüşlerini yıkmalarını beklerim. Antropologlar dünya üzerinde 5 bin küsur din tespit etmişlerdir. Bugün yaşayan din sayısı 600’ün üzerinde. Aranızda, ben iki üç tane dini inceledim, kendime göre din seçtim diyen var mı? Yoktur, çıkması da zordur. Günümüzde yok olmaya başlayan dinler vardır. Hindistan’da aya tapan insanlar vardı ama aya çıkıldı ve görüldü ki topraktan başka bir şey yok. Demek istediğim şu ki ilerlemenin bilimin sonu yok.

BİLİM İLERLEDİKÇE DEĞİŞİM OLACAKTIR
    Bilim ilerledikçe bazı düşünceler ve inanç biçimleri de çürütülmüş olacaktır. Bu düşünceyle Aleviliğe baktığımız zaman Alevilik kendine özgü, insanı rahatlatan bir kültürel yapı, bir yaşam felsefesidir. Sakın bunu dinle mezheple karıştırmayalım. Pirlerimiz zaten söyledikleri 'Mezhebimizi sorma bire gafil, mezhebimiz yok, yolumuz var bizim' sözüyle bunu net olarak ortaya koymuşlardır. Alevliği bir dinle mezheple karıştırmak kadar yanlış bir şey yoktur. Alevilik büyük bir kültürel yapıdır. Kültür devamlı değişir, öğrenilir kuşaktan kuşağa geçer.

ALEVLİKTE İNSAN MERKEZE KONULUR
    Anadolu Aleviliğini, bu kültürel yapıyı incelediğimiz de ise insanın merkeze konulduğunu görüyoruz. Alevlik, 'Dünyadaki en akıllı canlı insandır' der ve arkasından felsefesini getirir. 'Olgunlaşan insan tanrılaşır ve tanrıya ulaşır' der. Anadolu Alevisi bu felsefeyi nerdeyse yok etmek üzere, bu felsefenin bilincinde değil. Anadolu Alevisi ölüm kelimesini bilmezdi, 'Hakka yürüdü' derdi. Anadolu Aleviliği insanlara anlatılmadı ve bazı Anadolu aydınlarının ihaneti ile rezil edildi. Hiç ummadığımız büyük profesörlerin yazdıklarını okuduğunuzda tüylerininiz diken diken olur. Televizyonda, radyo bir iki cahilin dediği önemli değildir ama devletin Alevliği yanlış anlatmak ve Alevliği yanlış bir şey gibi gösterme politikası vardır.

ALEVİLİK BİLİNÇLİ OLARAK YANLIŞ ANLATILIYOR
    Devlet kurumları ve Diyanet tarafından yazılan ve Aleviliği anlattığını iddia eden kitaplar masal üzerine yazılmıştır ve çoğu da yanlış bilgi vermektedir. İnsanlarımız ne yazık ki okumuyor, araştırmıyor ve kendi kültürünü bilmiyor, aydınımız hele hiç bilmiyor. Benim kütüphanemde Alevlik üzerine yazılmış 400’e yakın kitap var bunların on tanesini ayırırsanız geri kalanlar masal anlatır. Herkes bir şeyler yazmış ama Aleviliği yazan ortada yok.
    Anadolu Aleviliğini içinde yaşayarak, gözlemleyerek öğrenebilirsiniz, yoksa Aleviliği yazamazsınız. Ben otuz sene üniversite hocalığı yaptım ama Aleviliğin ne demek olduğunu dağdaki yaşlılar öğrendim. Alevilik son demini yaşıyor, yaşlılarımız olmadığı zaman, Gülbentler okunmadığı zaman, o güzel deyişler söylenmediği zaman Aleviliği de güzel anlatamayız. Denizli’de bir Alevi köyüne gittim ve konuk oldum. Evin odasında, duvarda kartonda şöyle bir yazı yazıyordu; ‘Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır. Bu nedenle bir lokma ekmek için şerefini ayaklar altına almaya, bir anlık zevk için namusunu kirletmeye, bir zamanlık mevki için el ayak öpmeye, günlük menfaatler için faziletini karartmaya değmez.’

ALEVİLİK YAŞAYARAK ÖĞRENİLİR
    Alevlik yaşayarak anlaşılacak ve öğrenilecek bir şeydir. Literatürle birlikte yaşamla öğrenmek zorundayız.  Aleviliğin temelinde insanı rahatlatan bir felsefe vardır. Mevlana, 'Tanrıyı görmek istiyorsan aç gözünü bak insana' diyor. Alevilikte yola girmek vardır. O yola girdiğin zaman söz veriyorsun, 'Elime, belime, dilime sahip olacağım" diye. İslamiyet’in başlangıcı 1400 sene önceydi. M.Ö. 600’de Asya Budizminde eline, beline, diline sahip olma geleneği yazılıydı. Hitit ve Urartu kültüründe M.Ö. 2 bin de elini, ağzını, yüreğini mühürleme geleneği diye vardır. Siz 1400 senelik bir tarihi getirip Aleviliğin temeli olarak koyamazsınız.  Bu tarih bilinmediği için Alevilik sürekli yanlış anlatılıyor. Türkiye’de birden bire Alevilik hakkında seksen senedir bir şey yazılmazken son senelerde otuza yakın yayın çıktı ve onlarda şunu anlatıyor;
    Alevilerde esas Müslüman’dır ve camide buluşunca sorun çözülür. Bir TV programında eski Diyanet İşleri Başkanlarından biri de 'Camiye gelseniz sorun çözülür' dedi. Ben de 'Tamam yarın hanımımı alıp camiye geleceğim' dedim. 'Öyle şey olur mu?' dedi.  'Olmaz da niye çağırıyorsun, ben her yere hanımla giderim' dedim. Biz cami düşmanı değiliz ama Anadolu Alevi Felsefesi 'İbatenin senin gönlündedir' der. 'Tanrıyla senin arandadır, yeri ve zamanı yoktur' der.

ALEVİLİK EMEKTEN YANADIR
    Son elli senedir dünya kapitalizmi de Alevilik öğretisine düşmandır. Çünkü Alevilik emekten yana, kadından yanadır ve cinsiyet ayrımı yapmıyor. Biz diyoruz ki 72 millette aynı gözle bakmayan bizden değildir. Hacı Bektaş’ın kucağında bir tarafta ceylan bir tarafta aslan bulunur. Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli, 'Ceylanlar aslanlar bir olur kucağımızda.' Çünkü bizim ayrımız gayrımız yok, sevgi bizim temel felsefemizidir. Anadolu Aleviliği'nde Cem dediğimiz şey bir okuldur, eğitim merkezidir ve ilk günden öğretmeye çalışır.
Cem Evi'nde asılı olan sözleri toplasak bir kitap çıkarabiliriz. Mesela Cem Evleri'nde, ‘Cümle âlem doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen’ diye bir söz görebiliriz. Bu söz önce kendimizin doğru olması gerektiğini, buradan yola çıkarak topluma bakıp yanlışlıkları anlayabileceğimizi, söyleyebileceğimizi gösterir."
Düzenlenen Alevlik Öğretisi paneli katılımcıların sorularına verilen cevaplar ile son buldu.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.