CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak Başbakan ve hükümet hakkındaki yolsuzluk iddialarının ve hükümetin buna karşı gösterdiği hukuk tanımaz tavrın siyasi belirsizliği artırdığını, bu nedenle yatırımcıların Türkiye’ye para getirmediğini, aksine fırsatını bulan yabancı yatırımcıların da yavaş yavaş ülkeden çıktığını açıkladı. Öztrak, 14-21 Şubat haftasında yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarının 1,6 milyar dolar eridiğini, net portföyünde ise yarım milyar dolarlık azalış görüldüğünü İfade etti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak yaptığı açıklamada 17 Aralık’ta başlayan devlet krizinin bir rejim krizine dönüştüğünü, Türkiye’nin HSYK yasasının Çankaya’da onaylanmasıyla 26 Şubat’tan itibaren demokratik hukuk devleti niteliğini yitirdiğini ve bir parti devleti haline geldiğini ifade etti. Öztrak, “AKP Hükümeti, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak yargıç güvencesini bitirmiş, yargıyı da kendine bağlayarak Tayyip Erdoğan’ın çok şikayet ettiği güçler ayrılığına nokta koymuştur” dedi.
BAŞBAKAN ARTIK YARGI KARŞISINA ÇIKSA BİLE İNANDIRICI OLMAZ
Türkiye’nin hızla hibrit demokrasiden, otoriter bir rejime doğru savrulduğunu kaydeden Öztrak, kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarıyla ilgili olarak da “Başbakan, ‘Bu kayıtlar montajdır, dublajdır’ diye bağırmakta ancak tarafsız bir soruşturmanın önünü açmamaktadır. Son HSYK değişikliğinden sonra bunu yapsa da, yargıç güvencesinin bitirildiği bir ortamda artık inandırıcı olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan’ın “Neden oğluyla kriptolu telefonla görüştüğü”, “Oğluna gizli bir devlet görevi mi verdiğini”, “Oğlunun elinde kriptolu telefon mu olduğu” gibi soruların yanıtını henüz vermediğini kaydeden Öztrak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Başbakan’ın oğlu hakkında dinleme kararı bulunmadığına yönelik açıklamasını da değerlendirerek şunları söyledi:
KAMU GÖREVLİLERİ FEDAİLİĞE SOYUNMASIN
“Bu açıklamayla soruşturma dosyasındaki dinlemeler hukuken değersiz hale getirilmek isteniyor. Delillerin karartılması şüphesini uyandıran ikinci uygulama daha da vahim. 15 Aralık’tan sonra yapılan dinlemeler ve fiziki takibe ilişkin kayıtların imha edilmesine karar verilmiş. Bu, doğrudan 17-18 Aralık tarihlerinde başbakan ile oğlu arasında gerçekleşen ses kayıtlarının imha edilmesi anlamına gelmektedir. Bu ses kayıtları Başbakan’ın söylediği gibi montaj, dublaj veya hukuksuz ise yok etmek için bu telaş niye? Ben tüm kamu görevlilerini uyarıyorum. Hiç bir kamu görevlisi onun veya bunun fedailiğine soyunmasın. Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memuru gibi davransın. Aksi takdirde üzülen kendileri olur.
BU HÜKÜMET İÇİN YOLUN SONU GELDİ
Demokrasiyi sadece sandık zanneden; hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrımını, hükümetin hesap verme zorunluluğunu yok sayan bu malul anlayış meşruiyetini yitirmiştir. Artık bu Başbakan ve hükümet siyaseten de topal ördektir. Bu hükümet için yolun sonu gelmiştir.”
ABD’NİN RAPORU YABANCI YATIRIMCININ İLGİSİNİ ÇEKECEKTİR
ABD Dışişleri Bakanlığının dün açıkladığı insan hakları raporunda 17 Aralık sürecinde yaşananları ve hukukun üstünlüğünü bitirmeye yönelik adımların “skandal” olarak değerlendirildiğini, Türkiye’ye ilişkin bölümde yolsuzluk kelimesinin 18 kez kullanıldığını anımsatan Öztrak, “Önümüzdeki bir yılda dünya piyasalarında ayda 20 milyar dolar çekmek zorunda olan Türkiye ile ilgili bu rapor yabancı yatırımcıların hemen dikkatini çekecektir” diye konuştu.
BİR HAFTADA YARIM MİLYAR DOLAR KAÇTI VE DEVAMI DA GELİR
Merkez Bankası verilerine göre 14 Şubat -21 Şubat arasında yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarının 1,6 milyar dolar azaldığını, bu 1 haftalık sürede Türkiye’ye sıcak para gelmediğini, aksine çıkışların yaşandığını belirten Öztrak, “Yabancıların portföyünü fiyat ve kur hareketlerinden arındırınca bir haftada net 554 milyon dolarlık çıkış olduğu anlaşılıyor. Muhtemeldir ki içinde bulunduğumuz haftada da yabancı çıkışı devam etti” tespitinde bulundu. Öztrak, siyasi belirsizlik arttıkça, hükümet hukuk devletini bitirdikçe dışarıdan Türkiye’ye para gelmediğini, fırsatını bulan yabancının da yavaş yavaş çıktığını söyledi.
MERKEZ BANKASI’NIN NET DÖVİZ REZERVİ DİBİ GÖRDÜ: 32.9 MİLYAR DOLAR
Merkez Bankası’nın faiz artırımına rağmen ne kurdaki dalgalanmanın durdurulabildiğini, ne de net döviz rezervinde artış görüldüğüne dikkat çeken Öztrak, “26 Şubat itibariyle Merkez Bankası net döviz pozisyonu son dört yılın en düşük seviyesi olan 32,9 milyar dolara indi” dedi.
FAİZİ TUTMAK İÇİN KAMU KURULUŞLARINA DEVLET KAĞIDI ALDIRILIYOR
Öztrak, Hazine’nin 24-25 Şubat tarihlerinde yaptığı 5 ihalede teklifin yüzde 80’inin “değişken faizli veya TÜFE’ye endeksli” hazine kağıtlarına geldiğini, bunun artık piyasaların enflasyon ve faiz risklerini taşımak istemediğinin göstergesi olduğunu belirtti. 25 Şubat tarihinde sabit faizli referans kağıdın faizinin yüzde 11,18’le 2009 ortasından bu yana ihalelerde görülen en yüksek seviyeye ulaştığını vurgulayan Faik Öztrak, “Bilindiği gibi kamu kuruluşları rekabetçi olmayan biçimde teklif vererek Hazine kağıtlarını alabilirler. Faizlerin çok fazla yükselmemesi ya da borç stokunun yapısının bozulmaması için son dönemde giderek kamu kuruluşlarına daha fazla devlet kağıdı aldırılıyor. Tüm bunlar Türkiye dönük risk algısının artmasının ekonomiye önce bütçeden başlamak üzere ciddi bir bedeli olacağını gösteriyor. Bu maliyeti ilkin Hazine, daha sonra millet öder” ifadelerini kullandı.
EKONOMİDE GÜVEN BOZULUYOR
Son yayınlanan verilerin ekonomide güven, beklenti ve yatırım iştahında hızlı bir bozulma yaşandığını gösterdiğini söyleyen Öztrak, imalat sanayi kapasite kullanım oranında, reel kesim güven endeksinde, tüketici güven endeksinde görülen düşüşlerin hem üreticinin hem de tüketicinin moralinin bozuk olduğunu gösterdiğini kaydetti ve “Bütün bunlar 2014’de büyümenin oldukça zayıf kalacağı beklentisini güçlendiriyor” diye konuştu.
ALARM ZİLLERİ: DÜŞÜK BÜYÜME İŞSİZLİĞİ PATLATACAK
Türkiye’nin bu yıl düşük büyüme ve yüksek enflasyon ile karşı karşıya kalacağını, bunun da işsizliği yeniden çift haneli rakamlara taşıyacağını söyleyen Öztrak, “Bunlar, hükümetin istikrar söylemine kanarak son yıllarda hızla borçlanan vatandaşlarımız için hiç de iyi haberler değil” diye konuştu.
10 BİN DOLAR TUZAĞINDAYIZ
Türkiye’de vatandaşların gelirinin son üç yıldır 10 bin dolar tuzağına takılıp kaldığına dikkat çeken Öztrak, bu tuzaktan çıkmak için ilkin kaybolan güven ve istikrar algısının yeniden yerine konması gerektiğini ama hükümetin güven ve istikrarı bozmak için elinden geleni yaptığını belirtti. Hükümetin hukuku tepeleyerek yatırımcıda malının artık hukukun güvencesinde olmadığı izlenimini yarattığını ifade eden Öztrak, “Başbakan sert ve ayrıştırıcı söylemleriyle, tüketicinin piyasalardaki dalgalanmalarla zaten kararan ufkunu, zindana çeviriyor” dedi.
BİN SANDIKLA AKLANAMAZLAR
Hükümetin ekonomide alınması gereken tedbirleri almak yerine rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını kapatmak için uğraştığını belirten Öztrak, “Meşruiyetini yitirmiş, yolsuzluk ve rüşvete iddialarından kurtulmak için sürekli anayasa suçu işleyen bir iktidarı bir değil, bin sandık gelse aklayamaz” diye konuştu.
AKP’YE VERİLEN HER OY YOLSUZLUKLARIN AKLANMASI İÇİN KULLANILACAK
Önümüzdeki seçimlerde AKP’ye verilen her oyun ayakkabı kutularından çıkan milyonlarca doların, bakan çocuklarının evlerinde kasalardan taşan trilyonların ve para sayma makinalarının aklanması için bu hükümet tarafından kullanılacağını vurgulayan Öztrak, “Bu seçimde milletimiz sandık yoluyla bu iktidarı değiştireceğinin işaretini verirse; istikrar da gelecektir, millet borcun altında ezilmekten de kurtulacaktır” dedi.
TÜRK HALKI ALTERNATİFSİZ DEĞİL
Öztrak, yerel yönetim seçimleriyle mevcut iktidardan kurtulmanın kapısının açılması gerektiğini, Türk halkı hiç bir zaman umutsuz ve alternatifsiz olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi çok daha iyi yönetecek, istikrar içinde hızlı büyümesini sağlayacak, milleti orta gelir tuzağından çıkaracak, vatandaşın rahatça borçlanıp, borcunu rahatça ödemesini sağlayacak şekilde gelirini artıracak, milletin birlik, varlık ve özgürlük içinde yaşamasını temin edecek kadrolara sahiptir.”
USULSÜZ DİNLEME İDDİASIYLA RÜŞVETİN ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ
Öztrak, CHP’nin yasadışı dinlemeler konusunda sessiz kaldığı eleştirileriyle ilgili olarak, “Yasadışı dinlemelerle ilgili açıklamalarımız da oluyor. Ama Türkiye’de pek çok olay yan yana geliyor. Bunların her biri bir suç. Yolsuzluk, rüşvet iddialarının terörizmin finansmanıyla bağlantılı olup olmadığıyla ilgili dışarıda raporlar çıkmaya başladı. Usulsüz dinlemelerin 10 binleri aştığı söyleniyor. Özel hayatın gizliliği kalmadı. Bunların incelenmesi gerekir. Biri diğerinin üzerini örtmek için gerekçe olamaz” dedi.
41 MİLYON İNSAN ET YİYEMEZKEN, BUNLAR 10 MİLYON DOLARI BEĞENMİYOR
Öztrak, Başbakan’ın oğluyla yaptığı bir görüşmeye ilişkin ses kaydında, Başbakan’ın 10 milyon dolarlık rüşveti yetersiz görüldüğünün hatırlatılması üzerine de, “Eğer bu iddialar doğruysa hükümet bitmiştir. Montaj deniyor, ama önemli otoriteler, ‘Arka arkaya eklenmeler vardır ama değişik bölümlerin eklenmesi şeklindedir, konuşmanın tamamında bir montaj yoktur’ diyor. Buradaki sıkıntı, çağdaş ülkelerde böyle bir olay olduğunda işlemesi gereken prosedürün işlememesidir. Burada konuşulan paralar çok büyük paralar. TÜİK verilerine göre bu ülkede 41 milyon insan iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamıyor, ama bazıları 10 milyon doları beğenmiyor” değerlendirmesinde bulundu.
YAPILAN DÜZENLEMELER YATIRIMCIYI KORKUTUYOR
Öztrak, HSYK düzenlemesinin 17 Aralık’tan sonra yapılan yasal düzenlemelerin yerli ve yabancı yatırımcıyı korkuttuğunu, yapılan düzenlemelerle hukukun üstünlüğünün ve mülkiyet hakkının güvencesinin ortadan kaldırıldığını belirterek, “Bağımsız mahkemeler görevlerini bağımsız olarak yerine getirme imkanında yapılan HSYK düzenlemesiyle mahrum kılınmıştır” dedi.
BAŞBAKAN ARTIK YARGI KARŞISINA ÇIKSA BİLE İNANDIRICI OLMAZ
Türkiye’nin hızla hibrit demokrasiden, otoriter bir rejime doğru savrulduğunu kaydeden Öztrak, kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarıyla ilgili olarak da “Başbakan, ‘Bu kayıtlar montajdır, dublajdır’ diye bağırmakta ancak tarafsız bir soruşturmanın önünü açmamaktadır. Son HSYK değişikliğinden sonra bunu yapsa da, yargıç güvencesinin bitirildiği bir ortamda artık inandırıcı olmayacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Başbakan’ın “Neden oğluyla kriptolu telefonla görüştüğü”, “Oğluna gizli bir devlet görevi mi verdiğini”, “Oğlunun elinde kriptolu telefon mu olduğu” gibi soruların yanıtını henüz vermediğini kaydeden Öztrak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Başbakan’ın oğlu hakkında dinleme kararı bulunmadığına yönelik açıklamasını da değerlendirerek şunları söyledi:
KAMU GÖREVLİLERİ FEDAİLİĞE SOYUNMASIN
“Bu açıklamayla soruşturma dosyasındaki dinlemeler hukuken değersiz hale getirilmek isteniyor. Delillerin karartılması şüphesini uyandıran ikinci uygulama daha da vahim. 15 Aralık’tan sonra yapılan dinlemeler ve fiziki takibe ilişkin kayıtların imha edilmesine karar verilmiş. Bu, doğrudan 17-18 Aralık tarihlerinde başbakan ile oğlu arasında gerçekleşen ses kayıtlarının imha edilmesi anlamına gelmektedir. Bu ses kayıtları Başbakan’ın söylediği gibi montaj, dublaj veya hukuksuz ise yok etmek için bu telaş niye? Ben tüm kamu görevlilerini uyarıyorum. Hiç bir kamu görevlisi onun veya bunun fedailiğine soyunmasın. Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memuru gibi davransın. Aksi takdirde üzülen kendileri olur.
BU HÜKÜMET İÇİN YOLUN SONU GELDİ
Demokrasiyi sadece sandık zanneden; hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrımını, hükümetin hesap verme zorunluluğunu yok sayan bu malul anlayış meşruiyetini yitirmiştir. Artık bu Başbakan ve hükümet siyaseten de topal ördektir. Bu hükümet için yolun sonu gelmiştir.”
ABD’NİN RAPORU YABANCI YATIRIMCININ İLGİSİNİ ÇEKECEKTİR
ABD Dışişleri Bakanlığının dün açıkladığı insan hakları raporunda 17 Aralık sürecinde yaşananları ve hukukun üstünlüğünü bitirmeye yönelik adımların “skandal” olarak değerlendirildiğini, Türkiye’ye ilişkin bölümde yolsuzluk kelimesinin 18 kez kullanıldığını anımsatan Öztrak, “Önümüzdeki bir yılda dünya piyasalarında ayda 20 milyar dolar çekmek zorunda olan Türkiye ile ilgili bu rapor yabancı yatırımcıların hemen dikkatini çekecektir” diye konuştu.
BİR HAFTADA YARIM MİLYAR DOLAR KAÇTI VE DEVAMI DA GELİR
Merkez Bankası verilerine göre 14 Şubat -21 Şubat arasında yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarının 1,6 milyar dolar azaldığını, bu 1 haftalık sürede Türkiye’ye sıcak para gelmediğini, aksine çıkışların yaşandığını belirten Öztrak, “Yabancıların portföyünü fiyat ve kur hareketlerinden arındırınca bir haftada net 554 milyon dolarlık çıkış olduğu anlaşılıyor. Muhtemeldir ki içinde bulunduğumuz haftada da yabancı çıkışı devam etti” tespitinde bulundu. Öztrak, siyasi belirsizlik arttıkça, hükümet hukuk devletini bitirdikçe dışarıdan Türkiye’ye para gelmediğini, fırsatını bulan yabancının da yavaş yavaş çıktığını söyledi.
MERKEZ BANKASI’NIN NET DÖVİZ REZERVİ DİBİ GÖRDÜ: 32.9 MİLYAR DOLAR
Merkez Bankası’nın faiz artırımına rağmen ne kurdaki dalgalanmanın durdurulabildiğini, ne de net döviz rezervinde artış görüldüğüne dikkat çeken Öztrak, “26 Şubat itibariyle Merkez Bankası net döviz pozisyonu son dört yılın en düşük seviyesi olan 32,9 milyar dolara indi” dedi.
FAİZİ TUTMAK İÇİN KAMU KURULUŞLARINA DEVLET KAĞIDI ALDIRILIYOR
Öztrak, Hazine’nin 24-25 Şubat tarihlerinde yaptığı 5 ihalede teklifin yüzde 80’inin “değişken faizli veya TÜFE’ye endeksli” hazine kağıtlarına geldiğini, bunun artık piyasaların enflasyon ve faiz risklerini taşımak istemediğinin göstergesi olduğunu belirtti. 25 Şubat tarihinde sabit faizli referans kağıdın faizinin yüzde 11,18’le 2009 ortasından bu yana ihalelerde görülen en yüksek seviyeye ulaştığını vurgulayan Faik Öztrak, “Bilindiği gibi kamu kuruluşları rekabetçi olmayan biçimde teklif vererek Hazine kağıtlarını alabilirler. Faizlerin çok fazla yükselmemesi ya da borç stokunun yapısının bozulmaması için son dönemde giderek kamu kuruluşlarına daha fazla devlet kağıdı aldırılıyor. Tüm bunlar Türkiye dönük risk algısının artmasının ekonomiye önce bütçeden başlamak üzere ciddi bir bedeli olacağını gösteriyor. Bu maliyeti ilkin Hazine, daha sonra millet öder” ifadelerini kullandı.
EKONOMİDE GÜVEN BOZULUYOR
Son yayınlanan verilerin ekonomide güven, beklenti ve yatırım iştahında hızlı bir bozulma yaşandığını gösterdiğini söyleyen Öztrak, imalat sanayi kapasite kullanım oranında, reel kesim güven endeksinde, tüketici güven endeksinde görülen düşüşlerin hem üreticinin hem de tüketicinin moralinin bozuk olduğunu gösterdiğini kaydetti ve “Bütün bunlar 2014’de büyümenin oldukça zayıf kalacağı beklentisini güçlendiriyor” diye konuştu.
ALARM ZİLLERİ: DÜŞÜK BÜYÜME İŞSİZLİĞİ PATLATACAK
Türkiye’nin bu yıl düşük büyüme ve yüksek enflasyon ile karşı karşıya kalacağını, bunun da işsizliği yeniden çift haneli rakamlara taşıyacağını söyleyen Öztrak, “Bunlar, hükümetin istikrar söylemine kanarak son yıllarda hızla borçlanan vatandaşlarımız için hiç de iyi haberler değil” diye konuştu.
10 BİN DOLAR TUZAĞINDAYIZ
Türkiye’de vatandaşların gelirinin son üç yıldır 10 bin dolar tuzağına takılıp kaldığına dikkat çeken Öztrak, bu tuzaktan çıkmak için ilkin kaybolan güven ve istikrar algısının yeniden yerine konması gerektiğini ama hükümetin güven ve istikrarı bozmak için elinden geleni yaptığını belirtti. Hükümetin hukuku tepeleyerek yatırımcıda malının artık hukukun güvencesinde olmadığı izlenimini yarattığını ifade eden Öztrak, “Başbakan sert ve ayrıştırıcı söylemleriyle, tüketicinin piyasalardaki dalgalanmalarla zaten kararan ufkunu, zindana çeviriyor” dedi.
BİN SANDIKLA AKLANAMAZLAR
Hükümetin ekonomide alınması gereken tedbirleri almak yerine rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını kapatmak için uğraştığını belirten Öztrak, “Meşruiyetini yitirmiş, yolsuzluk ve rüşvete iddialarından kurtulmak için sürekli anayasa suçu işleyen bir iktidarı bir değil, bin sandık gelse aklayamaz” diye konuştu.
AKP’YE VERİLEN HER OY YOLSUZLUKLARIN AKLANMASI İÇİN KULLANILACAK
Önümüzdeki seçimlerde AKP’ye verilen her oyun ayakkabı kutularından çıkan milyonlarca doların, bakan çocuklarının evlerinde kasalardan taşan trilyonların ve para sayma makinalarının aklanması için bu hükümet tarafından kullanılacağını vurgulayan Öztrak, “Bu seçimde milletimiz sandık yoluyla bu iktidarı değiştireceğinin işaretini verirse; istikrar da gelecektir, millet borcun altında ezilmekten de kurtulacaktır” dedi.
TÜRK HALKI ALTERNATİFSİZ DEĞİL
Öztrak, yerel yönetim seçimleriyle mevcut iktidardan kurtulmanın kapısının açılması gerektiğini, Türk halkı hiç bir zaman umutsuz ve alternatifsiz olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi çok daha iyi yönetecek, istikrar içinde hızlı büyümesini sağlayacak, milleti orta gelir tuzağından çıkaracak, vatandaşın rahatça borçlanıp, borcunu rahatça ödemesini sağlayacak şekilde gelirini artıracak, milletin birlik, varlık ve özgürlük içinde yaşamasını temin edecek kadrolara sahiptir.”
USULSÜZ DİNLEME İDDİASIYLA RÜŞVETİN ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ
Öztrak, CHP’nin yasadışı dinlemeler konusunda sessiz kaldığı eleştirileriyle ilgili olarak, “Yasadışı dinlemelerle ilgili açıklamalarımız da oluyor. Ama Türkiye’de pek çok olay yan yana geliyor. Bunların her biri bir suç. Yolsuzluk, rüşvet iddialarının terörizmin finansmanıyla bağlantılı olup olmadığıyla ilgili dışarıda raporlar çıkmaya başladı. Usulsüz dinlemelerin 10 binleri aştığı söyleniyor. Özel hayatın gizliliği kalmadı. Bunların incelenmesi gerekir. Biri diğerinin üzerini örtmek için gerekçe olamaz” dedi.
41 MİLYON İNSAN ET YİYEMEZKEN, BUNLAR 10 MİLYON DOLARI BEĞENMİYOR
Öztrak, Başbakan’ın oğluyla yaptığı bir görüşmeye ilişkin ses kaydında, Başbakan’ın 10 milyon dolarlık rüşveti yetersiz görüldüğünün hatırlatılması üzerine de, “Eğer bu iddialar doğruysa hükümet bitmiştir. Montaj deniyor, ama önemli otoriteler, ‘Arka arkaya eklenmeler vardır ama değişik bölümlerin eklenmesi şeklindedir, konuşmanın tamamında bir montaj yoktur’ diyor. Buradaki sıkıntı, çağdaş ülkelerde böyle bir olay olduğunda işlemesi gereken prosedürün işlememesidir. Burada konuşulan paralar çok büyük paralar. TÜİK verilerine göre bu ülkede 41 milyon insan iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamıyor, ama bazıları 10 milyon doları beğenmiyor” değerlendirmesinde bulundu.
YAPILAN DÜZENLEMELER YATIRIMCIYI KORKUTUYOR
Öztrak, HSYK düzenlemesinin 17 Aralık’tan sonra yapılan yasal düzenlemelerin yerli ve yabancı yatırımcıyı korkuttuğunu, yapılan düzenlemelerle hukukun üstünlüğünün ve mülkiyet hakkının güvencesinin ortadan kaldırıldığını belirterek, “Bağımsız mahkemeler görevlerini bağımsız olarak yerine getirme imkanında yapılan HSYK düzenlemesiyle mahrum kılınmıştır” dedi.