Kadına yönelik şiddetin sebepleri neler?

Özel Çerkezköy Hastanesi’nde görev yapan Psikolog Meltem Keser ülkemizde son dönemde büyük artış gösteren ve ulusal basında da sıkça yer alan ‘Kadına yönelik şiddet’ konusu ve şiddetin nedenleri hakkında bilgi verdi

Kadına yönelik şiddetin sebepleri neler?
14 Mart 2011 Pazartesi 00:00

Özel Çerkezköy Hastanesi’nde görev yapan Psikolog Meltem Keser ülkemizde son dönemde büyük artış gösteren ve ulusal basında da sıkça yer alan ‘Kadına yönelik şiddet’ konusu ve şiddetin nedenleri hakkında bilgi verdi. Kadına yönelik şiddetin genel olarak toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığını dile getiren Meltem Keser, aile yapısının çok önemli olduğuna dikkat çekerken, şiddet uygulayan ve şiddete maruz kalan kişilerin psikolojileri hakkında da açıklamalarda bulundu.  ATAERKİL TOPLUM’DAN KAYNAKLANIYOR Kadına yönelik şiddetin genel olarak toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığını dile getiren Meltem Keser, aynı zamanda toplumsal, hukuksal, ekonomik, geleneksel, siyasal ve eğitimsel yapısı içinde kadının ayrımcılığa uğradığından ve kadının erkeğe bağımlı kılındığını kaydetti. Keser, erkeğin yasalardan ve ataerkil geleneklerden kaynaklanan üstün konumunu, kadının erkeğe hizmet etmesi, ve erkeğin alınacak kararlarda söz sahibi olmasını ‘doğal’ gören bir bakış açısına sahip olmasının da şiddeti beslediğini vurguladı. ŞİDDETİN NEDENLERİ Ardından kadına yönelik şiddetin nedenlerine değinen ve erkeklerin kadınlara şiddet uygulama nedenlerini psikolojik, biyolojik, sosyolojik açıdan inceleyen Meltem Keser, ilk olarak psikolojik nedenlere değindi. "Psikolojik açıdan bakıldığında erken psikoanalitik teoriye göre onaylanan temel bir içgüdü olarak kabul edilen saldırganlık, başarı ve üstünlük sağlamakta ve erkeklerde olumlu bir güç olarak cesaret, güçlü olma, enerji, ataklık, vs anlamına gelmektedir" diyen Keser,  psikoanalitik teorinin toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili beklentileri artırıcı etki yaparken, kadın saldırganlığını olumsuz karşıladığını, saldırgan kadınları düşmanca duygular içinde ve kavgacı kişiler olarak değerlendirdiğini dile getirdi. Kadına yönelik şiddeti uygulayanların çok büyük bir kısmının erkekler olduğunu hatırlatan Meltem Keser,  bu kişilerin kadının eşi, flörtü, babası ağabeyi ya da akrabalar içindeki diğer erkekler olduğunu belirtikten sonra şiddet eğilimi olan erkeğin özelliklerini sıraladı.  ŞİDDET UYGULAYAN ERKEKLERİN ÖZELLİKLERİ Bu kişilerin düşük benlik saygısı, sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşadığını vurgulayan Keser,  "Kişilik bozukluğu tanısı alanlara sık rastlanmaktadır. Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterirler (kolayca sükûnetini kaybeder). istismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüşlerdir. Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde bir tutum içindedirler. Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla başetme yollarından biri olduğu görüşündedir. Empati yapma yeteneği zayıftır. Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdırlar (cinsiyet rolleri). Sıklıkla kendisini ‘özel’ olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğunu düşünmektedir. Madde bağımlılığı sık görülür. Anormal düzeyde kıskançtır. Örneğin, birlikte olduğu kişinin sürekli kendisiyle birlikte olmasını veya nereye giderse gitsin, haber vermesini  bekler" diye konuştu.                              ŞİDDETE MARUZ KALAN KADINLARIN ÖZELLİKLERİ Erkeğin kadına uyguladığı şiddetin yaş, sosyoekonomik durum, din, etnik kökenle ilgisi olmadığını ifade eden Keser, gebelik, bekarlık, boşanmış olmak veya eşinden ayrı yaşama gibi sebeplerin kadının şiddet görme riskini arttırdığını dile getirdi. Keser, şiddet gören kadının duygusal acıdan katı bir aile ortamında pasif olmaya yöneltildiğini söyledi ve şöyle devam etti; "Kadın bu durumda sosyal açıdan yalnızdır, şiddetin bütün ailelerde olduğuna inanmaktadır, saldırganın davranışlarından kendini sorumlu tutmaktadır, onun bir gün değişeceğine dair inancını hiç kaybetmez, bu nedenle itaatkardır. Özbenlik saygısı az ve bağımlı kişilik özelliği olan bu kadınlar, oldukça ciddi fizyolojik ve psikolojik sorunları olmasına karşılık, yaşadıkları şiddeti inkar etme eğilimindedir, aile içi ve çevresindeki rolü gelenekselcidir. Eşler arasındaki şiddet bir döngü içerisinde gerçekleşmektedir." SÖZEL VE FİZİKSEL SALDIRGANLIK Keser saldırganlığın  nedenlerini ‘sözel saldırganlık ve fiziksel saldırganlık’ olarak iki ana başlık altında toplarken, ardından sözel ve fiziksel saldırganlığın nedenleri hakkında açıklamalarda bulundu. Sözel Saldırganlığın ‘kontrol gereksinimi, Gücün Kötüye Kullanımı, kıskançlık, eşler arası uyumsuzluk’ gibi nedenlerden kaynaklandığını ifade eden Keser, fiziksel saldırganlığın nedenlerinin ise ‘şiddeti bir kontrol yöntemi  olarak benimsemek, fiziksel saldırganlığın model olarak almak, çocukken istismar edilmiş olmak, aşırı alkol kullanımı, aşırı saldırganlık, kişilik bozukluğu. duygusal Labilite, azalmış benlik saygısı ve saldırgan kişilik özellikleri’ olduğunu dile getirdi.  RUHSAL BOZUKLUK VE DENGE DOZUKLUĞU DA ETKİLİ Bir diğer psikolojik yaklaşımın ise şiddet uygulayan kişilerin ruhsal bozukluğu olan veya bir şekilde dengesi bozulan kişiler olduğunu söyleyen Meltem Keser, bu yaklaşıma göre kurbanların masum ve savunmasız olduğuna dikkat çekerek "Kabul görmeyen bu yaklaşıma göre şiddet olayları sadece ‘normal’ olmayan bireyler arasında ortaya çıkmaktadır. Oysa ruhsal bozukluğa şiddet olaylarının sadece %10'unda rastlanmaktadır. Bazı çalışmalara göre ise antisosyal ve borderline kişilik bozukluklarına şiddet uygulayan erkeklerde daha sık rastlanmaktadır" diye konuştu. Keser, alkol kullanımının saldırganlar arasında yaygın olduğuna da vurgu yaptı fakat bunun şiddetin esas nedeni olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. AİLE YAPISI ÇOK ÖNEMLİ Keser açıklamasının devamında, aile yapısının sıklıkla şiddet içeren davranışların ortaya çıkışında önemli rol oynadığına vurgu yaparken, aile üyelerinin rollerinin iyi tanımlanmamış olmasının, birlikte geçirilen zamanın, ailenin kendine özel yapısının, duygusal paylaşım yoğunluğunun, ailede stres ve çatışma yaratan olayların varlığının önemli olduğunu dile getirdi ve "Şiddet davranışı kuşaktan kuşağa geçiş gösteren, hem kadın hem de erkeklerin öğrendiği bir olgudur. İstismara uğrayan çocukların %30'u yetişkinliğinde şiddet kullanırken, uğramayanlarda bu risk sadece %2-4'tür" dedi. Yoksulluk ve baskının şiddetin ortaya çıkışında önemli rol oynadığını ifade eden Keser, düşük gelir düzeyi ile beraberinde yaşanan stres ve kısıtlı kaynakların şiddet riskini arttırdığına dikkat çekerken, şiddet ataklarının işsiz veya prestiji düşük işlerde çalışanlar arasında daha dramatik olduğunu kaydetti.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.