BÜYÜK TAARRUZ ve BAŞKUMANDANLIK MEYDAN MUHAREBESİ


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

30 Ağustos 2022, 07:22

Ulusumuzun Milli Mücadele sürecindeki en büyük adımı; Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muhasebesi'nin 100. yıldönümünde, M. Kemal ve ordumuzun elde ettiği zaferi bir kez daha gururla kutluyoruz. Bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere silah arkadaşları ile kahraman ordumuzu şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz.

Yunanlıların Sakarya yenilgisi sonrası toparlanmalarını engellemek amacıyla 1922 kışından itibaren komuta heyeti tarafından bir taarruz planı bile hazırlanmıştır. Gizliliği sağlamak için bu plana “Sad Planı” adı verilmiştir. “Sad” bir şifreydi ve Sandıklı’nın ilk harfi olarak düşünülmüştü. Plana göre, Eskişehir-Afyonkarahisar hattının doğusundaki Yunan ordusu, iki kolordu ile cephede tutulacaktı. On piyade ve üç süvari tümeni bulunan Ali Ihsan Paşa komutasındaki Birinci Ordu ile Afyonkarahisar-Uşak hattına doğru taarruz edilecekti.

Gazi M.Kemal Büyük Taarruz'u anılarında şöyle anlatır: "Karşı sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün kapalı kalmış yerler bırakılmış toplarla, otomobillerle ve bitmez tükenmez donatım ve malzeme ile ve bütün bu bırakılan şeylerin aralarında yığınlar oluşturan ölülerle ve toplanıp merkezlerimize gönderilmekte olan sürü sürü esir gruplarıyla, gerçekten bir kıyamet yerini andırıyordu. Bu dar ateş ve saldırı çemberinden bugün için kurtulabilenler birkaç bin kişilik arta kalanlardan oluşmaktaydı. Fakat onlarda daha büyük Türk çemberi içinden çıkmağa başarılı olamayarak başlarında başkomutanları bulunduğu halde beyaz bayrak çekmeğe zorunlu olmuşlardır.

Efendiler, Ağustosun otuz birinci günü yaklaşık öğle vaktiydi ki, yine bu Çal Köyünde, yıkık bir evin avlusu içinde İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile buluştuk. Kırık kağnı arabalarının döşeme ve oklarına ilişerek bundan sonraki durumu düşündük. Kazandığımız meydan savaşının bütün seferi sona erdirebilecek bir kararlılık ve önemde olduğunda birleştik. Şimdi Bursa yönünde çekilen düşman kuvvetlerini yok etmekle birlikte, bütün orduyla dinlenmeden İzmir'e yürüyecektik. Efendiler, bugünden sonra İzmir'de “Akdeniz”i, Mudanya'da “Marmara”yı görmek için 8-9 günlük bir zaman yeterli gelmiştir. Fakat hatırlatmalıyım ki bugüne, bu üzerinde bulunduğumuz tepeye, bu yanık Çal Köyü'ne gelebilmek için yalnız Sakarya'dan başlayarak harcadığımız zaman tam bir yıldır. Fakat bu belirlediğimiz zaferi hazırlayabilmek için bir yılı çok bulmazsınız sanırım. Çünkü efendiler, savaş ve özellikle meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin tüm varlıklarıyla, ilim ve fen sahasındaki dereceleriyle, ahlâklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddî ve manevî güç ve iyi huylarıyla ve her türlü araçlarla çarpıştığı bir sınav sahasıdır. Bu sahada, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve kıymetleri ölçülür. Sonuç yalnız beden gücünün değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlâkî ve kültürel kuvvetin yükselmesini gerçekleşme derecesine vardırır. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddî ve manevî varlığı ile yenilmiş sayılır. Böyle bir sonun ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edersiniz. Yok olup gitmek, yalnız savaş sahasında bulunan orduya ait kalmaz. Asıl ordunun ait olduğu millet, korkunç sonlara uğrar. Tarih, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıların birtakım hayalî isteklerle, aracı yerine düşen işgalci orduların, işgalci milletlerin uğradığı bu şekil korkunç sonlarla doludur."

Gazi M.Kemal,  Büyük Zafer'in kazanılışında Fevzi Çakmak'ın  rolünü şöyle anlatır:

"...Taarruz öteden beri Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Paşa Hazretlerinin pek derin ilme ve vukufa ve pek derin feyz ve tecrübeye müsteniden(dayanan) ihzar ettiği plan dahilinde vuku bulacaktı. Bu plan dahilinde hazırlık emri verildi.

Mareşal Fevzi Çakmak muharebeye “Başkumandan Muharebesi” denilmesinin sebebini şöyle açıklar: "Harbin kesin sonucunu temin eylemesinden ve iki ordunun kavuşma yerinde bulunan Başkumandan’ın bizzat sevk ve gözetimi altında cereyan eylemesinden ve Batı Cephesi ordularının bu güne “Başkumandan Muharebesi” denilmesini arzu eylemelerindendir."

Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Başkomutan Mustafa Kemal ile Büyük Zafer’den sonra İzmir’e giderken yaşadıklarını 1947 yılında bir gazeteciye şöyle anlatır: “Şimdi o yılda, bazen buğday, bazen de üzüm çuvalları üzerinde, ikişer saat kestirerek geçirdiğimiz geceleri hatırlıyorum. Hatta bu saatlerden birisinde, üzerine uzandığı çuvalın deliğinden aldığı bir avuç üzümü ağzına atmadan evvel, koca Mustafa Kemal'in gülerek: "Paşam, şu hayatın cilvesine bak, arslanlık edelim derken, farelere döndük: Çuval deliğinden üzüm çalıyoruz!.." dediğini, o yolculuğumuzun en şirin nüktelerinden biri olarak hatırlarım.

Fakat, inanın bana, ömrümde hiçbir başka yatağın rahatı, beni, o üzüm çuvalları üzerinde çekilen muzaffer uyku kadar mesut etmemiştir!..”

M. Kemal, kazanılan bu zaferin ardından Türk askerlerine “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” talimatını verdi. Bu emir doğrultusunda üç koldan ilerleyen Türk ordusu; 1 Eylül'de Uşak'ı, 2 Eylül'de Eskişehir'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül'de Aydın'ı, 8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı. İşgalci askerlere son darbe ise İzmir’de vuruldu.

30 Ağustos Zafer bayramımız kutlu olsun.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.