ÇANAKKALE GEÇİLMEZ


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

18 Mart 2020, 11:24

Çanakkale Deniz Zaferi’nin 105.yıldönümünü kutladığımız bugünlerde; vatanımızı vatan yapıp bize emanet eden başta büyük önderimiz M.Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve kahraman şehit ve gazilerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Çanakkale evladı olmaktan, şehit ve gazi torunu olmaktan büyük onur ve gurur duyuyorum.

Çanakkale Savaşları tarihin kaderini değiştiren, yaşamak hakkına şerefi ile ulaşan bir ulusun Dünya’nın yenilmez armadasına karşı mücadelesidir. 18 Mart yersiz bir gururun Karanlık Liman’da boğuluşunun dünyaya ilan edildiği, gün olmuştur. Modern donanımlı İtilaf donanması, Türk denizcilerinin çelik yumruğu ile Türk askerinin sınırsız vatan sevgisi, direnme gücü, fedakarlık ruhu ve iman gücüne yenik düşmüştür.
Avrupa yakasında Kilitbahir köyündeki Rumeli Mecidiyesi topçu erlerinden, Edremitli Seyit’in mermi taşıyan vincin bozulması üzerine, 276 kilo mermiyi sırtına alarak topa sürmesi birer kahramanlık destanı olarak o günlerden bize ulaşmıştır.
Peki Müttefikleri Çanakkale deniz harekatına iten sebepler nelerdi?
Ekonomik ve siyasi çalkantılar içerisinde kalan Rusya’ya bir an önce yardım etmek, Osmanlı Devletini savaş dışına çıkarmak ve Almanya’yı doğudan kuşatarak savaşı bir an önce tamamlamaktır.

Boğazdan tabyalarımıza 19 Şubat,25 Şubat ve 7-8 Mart 1915 gecesi olmak üzere 3 saldırı hareketi yapılmıştır. 7-8 Mart gecesi, Yüzbaşı Hakkı Bey kumandasındaki Nusret Mayın gemisi, Karanlık Liman’a, sezdirmeden mayın döşemişti.

Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa, deniz harekatı sabahını hatıralarında şöyle anlatıyor: “18 Mart sabahı düşman donanmasının taarruz edeceği hakkında bir malumat yoktu. O sabah Büyük Önder Atatürk’le beraber Seddülbahir mıntıkasında bulunan bir piyade alayını teftiş ediyorduk. Sahaya vardığımız zaman alayda hiçbir hazırlığa tesadüf etmedik. Sadece karşımıza çıkan bir Mehmetçik -düşman donanması geliyor- dedi ve siperine girdi. Gözlerimiz ufukta idi. Düşman donanmasının yavaş yavaş methale (girişe) doğru ilerlediğini gördük. Hemen geri döndük. Maydos’ta Atatürk’ten ayrıldım. Bir motora atlayarak Çanakkale’ye geçtim ve doğru tarassud (gözetleme) mahalline gittim”. Gerçekten de 18 Mart Perşembe günü sabahı Müttefik Donanması kendinden emin bir şekilde Amiral de Robeck’in üç kelimelik muhteşem emrini uygulamaya koymuşlardı.

     -Tam yol ileri-. Komutanlar diplomatlarının telkinleriyle sandılar ki Gordion’un kör düğümü misali yaşlı Osmanlı Devleti bu saldırıdan sonra bıçakla kesilmiş gibi ikiye bölünüp dağılacak. Donanma saat 10.30’da iki saf halinde boğaza girdi. Türk tarafında alarm, gözlem yapmakta olan Alman tayyaresinin verdiği bilgiler doğrultusunda 10.25’te verildi. Alarm verilmesi ile birlikte maiyetindekilere yapmaları gerekenlerle ilgili direktiflerini veren Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa konuşmasını şöyle bitirmişti: “Mermilerimiz bir zırhlıyı batıracak takatta değildir. Sizlerden istediğimiz isabet kaybetmeseniz bile mermilerinizi gemilerin mümkün olduğu kadar yakınlarına düşürmenizdir. Gemilere yakın düşen mermiler mürettebatın maneviyatını bozar. Gemi yer değiştirmeye mecbur olur.”

Taarruza İngiliz ve Fransız donanmasına bağlı 16 adet torpidobot,6 denizaltı ve 21 mayın tarama gemisi katıldı. Saat 11.30’tan itibaren altı büyük İngiliz savaş gemisi Çanak ve Kepez Burnu’ndaki savunma tesislerini yoğun bombardıman altına aldı. Boğazın her iki kıyısındaki obüs ve havan bataryaları mevzilerinden bir mermi yağmuru gemilerin üzerine yağdı. Agamemnon isabet aldı, Inflexible’nin pruve direğinin üçayağı koptu, köprü üstünde yangın çıktı.
 
Saat 12’den kısa bir süre sonra 4 savaş gemisinden oluşan Fransız filosu, ile 6 İngiliz savaş gemisi tabyaları bombalamaya başladı. Türk tabyaları da karşılık vermeye çalışıyor fakat etkili olamıyordu.
Türk tabyalarını hallaç pamuğu gibi atıp mayınları ağda balık gibi avladıklarını sanan Filo Komutanı Amiral de Robeck Boğazın en dar yeri olan Karanlık Liman’a hamle emri verince tabyalar birden bire bir yanardağ gibi gürlemeye başladı. Herkesin gözü önünde tuz buz olan Dardanos Tabyasının yeniden şahlandığını gören İngiliz ve Fransız filosu, hatıralarında bu gelişmeyi “inkisar-ı ziya (ışığın laneti) diye anlatmışlardır.
 
O saatleri Çanakkale Savaşı’na mülâzim (teğmen) Aşır Arkay şöyle anlatıyor: “Bir aralık bir susma oldu. Cephane getirelim mi? dedim. Yüzbaşım: -onu bırak da dışarıya bak- dedi. Denize baktım. Yan yatmış bir zırhlı gördüm. Altının yeşil teknesi gözüktü. Bir düşman gemisinin batacağını ne biz ne onlar akıldan geçirmiyorduk. Sükut beş dakika kadar sürdü. Methalden yetişen iki gemi geldi. Yaralıları toplamaya başladı. Biz o aralık ateşi kestik. Sonra ateş yeniden şiddetlendi. Bizde maneviyat derhal artmıştı. Biraz sonra Irresistible’den insanlar suya atladı. Meğer o da mayına çarpmıştı. Bizde artık neşe emir ve kumandayı aştı.”
 
18 Mart günü saat 17.45’te deniz taarruzu sona erdiği zaman tarafların kayıp bilançosu şöyleydi. Müttefik filosunun 3 zırhlısı batmış, 2 zırhlısı aylarca onarıma muhtaç bir halde yaralanmış, diğer bazı gemileri de tamiri günlerce sürecek kadar hasar görmüştü. İnsan kaybı 1.000 kişiyi bulmuştu. Türk tarafının kaybı, İtiaf donanmasıyla karşılaştırıldığı zaman oldukça az görülür. Deniz harekatında toplam insan kaybı 18’i Alman olmak üzere 58 şehit, 74 yaralıdır. 176 toptan yalnız 8’i yara almış ve bunların 4’ü kullanılamaz hale gelmiştir.

”İtilaf Devletleri komutanı İngiliz General Hamilton, Lord Kitchener’e 13.03.1915’de yazdığı mektupta uğradıkları felaketi şu cümlelerle açıklamıştır: “Bugün değer terazisine vurulursa, gözlerimin önünde cereyan eden pek acı gerekçelerle çok kötü geçti. Bolayır Platosunu ve oradan güneybatı ucuna kadar araziyi incelerken, Türklerin bütün hakim tepeleri ve araziyi tahkimatlandırdıklarına ve siperlerle çevirdiklerine şahit oldum. Peşinden Çanakkale Boğazına yol verdik. Takriben bir mil kadar da içeri girdik. Gördüğüm manzara için deniz harp tarihi yazarları eminim -çok canlı- tabirini kullanacaklardır.”

Boğaz geçilememiş ve birçok tarihçi ve diplamatın söylediği gibi savaşı Türkler 2 yıl daha uzatmışlardı. Boğazlar ticaret filolarına açılamamış, Romanya ve Rusya gibi ülkeler ekonomik olarak çökmüşlerdir. Aralıklarla yapılan bombardımanlarla İstanbul’da panik yaratıp askeri darbe ile hükümeti düşürme yoluna gidilmiş ama başarılı olamamıştır. Dedeağaç’ta gizli yapılan görüşmelerde Osmanlı yöneticilerine para teklif edilmiş ancak başarılı olunamamıştır. İngilizler sinsi düşünceleri gereği arlık Rusya’sına yardım ediyormuş gibi görünerek Boğazlar’ı işgal planını uygulamaya koymak istedilerse de Türk askerinin yenilmez gücü sayesinde yanılmıştır. Osmanlı topraklarından pay almak isteyen İtalya saf değiştirerek İtilaf Devletleri safına geçmiştir. Türklerin İtilaf donanmasının boğazdan geçmesine izin vermeyişi, Rusya’da Bolşevik isyanının çıkmasına zemin hazırlamıştır. Dünyada dengeler değişmiş, savaş öncesinde tüm Dünya ülkelerince “yenilmez güç, yenilmez armada” olarak görülen İngiliz İmparatorluğu çökme sürecine girmiştir. Hindistan, Mısır gibi İngiliz sömürgeleri, Türk askerinin bağımsızlık ruhundan etkilenerek savaştan sonra özgürlük mücadelesini başlatmışlardır. 
 
Dünyada birçok ülkede Çanakkale Geçilmez dedirten Türk ordusunun saygınlığı artmıştır. Öyle ki, 2004 yılında ABD’nin Irak’ı işgali sırasında, ABD ordusunun Türk topraklarını kullanması hususunda ret kararı vermesinden sonra bazı Amerikalı şahinlerin Türkiye’yi cezalandırması söz konusu olunca ABD Dış işleri Bakanı Colin Powell’in “Gelibolu’yu unutmayınız sözü Çanakkale Deniz Zaferinin önemini vurgular niteliktedir.

Bu zafer, Avrupa’nın “hasta adam” diye tanımladığı Osmanlı Devleti’nin uzun bir aradan sonra kazandığı ilk büyük zaferdi. Sonunda Türk askerî yıllardır özlenen gücünün özünden bir şey kaybetmediğini göstermişti.“ Yenilmez armada” diye tanımlanan İngiliz donanması, Türk ordusunun mucizevî gücü sayesinde geri püskürtülmüştü. Böylece İstanbul muhtemel bir işgalden kurtarılmıştı. Lidersiz, örgütsüz ve moralsiz bir milletin haritadan silinmesini engelleyerek başını dik tutmasını başarmıştı. 18 Mart taarruzu, Müttefik Donanmasının büyük ümitlerle ve kendilerinde emin bir şekilde başlattıkları ve kara desteğini göz ardı ederek yalnız donanma gücü ile Çanakkale’yi geçerek İstanbul’a ulaşma girişimi, Türk kudretinin ve savaş stratejisi kaidelerinin ihtimali yüzünden kendileri için mukadder olan klasik bir felakete dönüştü. Bu gelişme Türk tarafında büyük bir sevinç ve coşku ile karşılanırken müttefikler arasında ciddi bir tedirginliğe ve Çanakkale’den geçebilmek için yeni arayışlara yol açtı.

Aziz şehitlerimiz ruhunuz şad olsun!
 
DENİZ HAREKATINDAKİ KAHRAMANLARIMIZ
SEYİT ONBAŞI
 
Çanakkale’de cesareti ve kahramanlığıyla tanınanlardan birisi de KocaSeyit’tir. Geçiş için Boğaz’ı zorlayan İtilaf Devletleri donanmasının Oceanszırhlısı, Mecidiye tabyalarımızı isabetli atışlarla vuruyor, Tabya infilak ilebüyük hasar görüyor. Tabyadaki askerlerimizin büyük bir çoğunluğu şahadet
mertebesine erişiyor. Tabya’da sadece Havranlı Seyyit Onbaşı ile AksaraylıAli sağ kalıyor. Toz toprak altında kalan Seyyit Onbaşı silkelenerekdoğruluyor. Topa bakıyor. Topun kaldırma mekanizması hasar görmüşvaziyette. Gözü yerde durmakta olan mermiye ilişiyor. Büyük bir öfke vehırsla 180 kiloluk mermiye yürüyor. Mermiyi sırtlandığı gibi kısa ve titrekadımlarla topa yürümeye başlıyor ve topun namlusuna mermiyi sürüyor,nişan alıyor ve topu ateşliyor. Mermilerden ilki uzağa, ikincisi ise daha
yakına düşüyor. Ancak getirilen üçüncü mermi Ocean zırhlısını arkatarafından vuruyor. Dümeni hasar gören gemi sürüklenmeye başlıyor. Birmüddet sonra Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlardan birineçarparak büyük bir patlama ile Boğazın derin sularına gömülüyor.
 
 
CEVAD PAŞA
 
Çanakkale boğazı müstahkem komutanı Cevad Paşa’yı burada yâdetmeden geçemeyiz. Anlatılanlara göre Paşa uykuya daldığında, bir rüyagörmekte ve rüyasında bir ses şöyle seslenmektedir: “Deniz üzerine bak!”Denize doğru baktığında ise dalgalar arasında çiçeklerle bezenmiş pırıl pırıl“kef ” ve “vav” harflerini görür. Heyecanla uyanan Cevat Paşa, rüyaya biranlam veremez. Ancak daha sonra aynı sesi uykusundan kalktığında daişitiyor. Bu kez karşılaştığı nur yüzlü bir adam ona, “Nur, zafer işaretidir.Ebced hesabında “kef ” harfi 20, “vav” da 6 rakamını bildirir ve toplam 26yapar” diye cevap verir. Bu hesaplama sonucunda düşman gemilerini batıran26 mayın rakamına ulaşılır. Cevad Paşa, ellerinde kalan son 26 mayının,Nusret Mayın Gemisi ile gece vaktinde Kumbağı Burnu ile Soğanlıderearasına iki sıra halinde Boğaz’a paralel olarak dökülmesi emrini verir. Emirbin bir güçlükle yerine getirilir. Ertesi gün 18 Mart 1915 sabahı İngilizlerinen büyük zırhlılarından Irresistible ve Ocean zırhlıları, Nusret’in sabahakarşı döktüğü mayınlara çarparak herkesin şaşkın bakışları arasındaBoğaz’ın dibini boylar.

YÜZBAŞI HASAN
 
18 Mart 1915 Deniz Harekâtından önceBatarya Kumandanı Yüzbaşı Hasan Bey’in bir kızı dünyaya gelmişti…
Durum Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı’na telgrafla bildirildi. Bunun üzerine Müstahkem Mevki Kumandanı Miralay Cevat Paşa, atına atladığı gibi müjdeyi vermeye gitti:
“Müjde evlâdım Hasan, bir kızın dünyaya gelmiş. Allah ömrünü uzun etsin. Sana izin veriyorum, hemen git bebeğini gör.”
Yüzbaşı sevinç içinde kumandanının elini öptükten sonra, selam durdu:
“Teşekkürler Kumandanım, izniniz olursa bir maruzatım var…”
“İzin mi isteyeceksin evlâdım, verdik ya…”
“Evet izin istiyorum Kumandanım, ama gitmek için değil, kalmak için!” 
Bu kadarı, onca kahraman görmüş, bizzat kendisi kahramanlık destanları yazmış olan Cevat Paşa’yı bile şaşırtmıştı:
“Ne diyorsun Yüzbaşım, aklın başında mı senin?”
“İngiliz bizde akıl mı kodu Kumandanım. Yine de akıllı bir iş yapacağım…”
“Nasıl?”
“Biliyorsunuz düşman saldırmaya hazırlanıyor. Bu durumda buradaki onca evlâdımı sahipsiz koyup tek evlâdımın yüzünü görmeye gidemem.”
Cevat Paşanın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yüzbaşı’ya sarılıp alnından öptükten sonra bir dua mırıldandı:
“Berhüdar olasın!”
Fakat Yüzbaşı’nın söyleyecekleri bitmemişti:
“Bir maruzatım daha var Kumandanım.”
“Nedir?”
“Şehid olursam aileme söyler misiniz lütfen, kızımın ismini Didar koysunlar.”
Yüzbaşı Hasan Bey, 18 Mart günü gerçekleşen büyük deniz savaşı sırasında şehit oldu.
Vasiyetine uyup kızının adını “Didar” koydular.
 
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.