GIDIKLAYAN DARBE


Bilge Çağatay Azkın

Bilge Çağatay Azkın

19 Temmuz 2013, 09:29

ABD'nin Güneydoğusunu kuzeyden güneye birbirine bağlayan I-85 karayolundayım. Dışarıda hırçın bir yağmur. Yolun hemen sağında, mavi zemin üzerine beyaz yıldızlarla süslenmiş levhada, 'Eisenhower Eyaletlerarası Karayolu Sistemi' yazıyor. II.Dünya Savaşı'nın başarılı generali ve ABD'nin 34.Başkanı. Türkiye'de, Menderes'in muhalif gazetelere kağıt vermediği, 'Hasan Dağı, eğil bir bak' denilen yıllar... İran ve Guatemala darbeleri...
Mısır'da, Müslüman Kardeşler'in baskılarına karşı önce halk, ardından tanklar "Kefaye" (YETER!) demiş, Mursi'nin aşındırdığı taşlar, Sisi'nin apoletletiyle parlatılıp yeniden oyuna sürülmüştü: Ordu, Yargı ve Polis.

Beyaz Saray Ne Düşünüyor?
Mısır caddelerindeki tankları Obama yönetimi kınamamış, sadece bir an önce demokrasiye geçiş telkiniyle yetinmişti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki'nin deyimiyle  "ABD bu konuda taraf olmuyor" du.
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, "ABD, bu kararı vermekte çok aceleci davranmayacak" diyor ve ekliyordu:
"Kabul etmeliyiz ki, milyonlarca Mısırlı, Mursi'nin antidemokratik yönetimine kaşı haklı olarak tepki göstermiştir, ve Mısır halkı bunu bir darbe olarak görmüyor."
Bu açıklama, farklı saygın düşünce kuruluşlarındaki pek çok uzmanın görüşüylede örtüşüyordu. Bu görüşe göre, Mısır sokakları bunu bir darbe olarak görmüyordu.

Meclis de ve Senato da Genel Kanı Nasıl ?
Temsilciler Meclisi Sözcüsü John Boehner, "Mısır'da ülkenin en çok saygı duyulan kurumu ordu. Ve sanırım ordu, seçilmiş başkanı değiştirerek, kendi halkı adına yapması gerekeni yaptı" diyor.
Senato Dışilişkiler Komitesi üyesi, Senatör Barbara Boxer,  "Darbe olup olmadığı yakında belli olacak. Şöyle ki, El Baradei gibi saygı duyduğum bir takım liderler bunun bir darbe olmadığını söylüyor. Esasen, ortada hükümete güvenini kaybetmiş, onun kendilerini kucaklamadığını ifade eden bir halk kitlesi var."
Senato Dışilişkiler Komitesi Başkanı Senatör Robert Menendez "darbe mi" sorusuna şöyle yanıt veriyor: "Ne olacağını görmeliyiz. Sivil bir yönetime ivedilikle geçiliyor mu, ona bakarız."
Sisi, karşı hamlesini yapmış, geçiş hükümetinin ardından, altı ay gibi bir sürede demokrasiye yeniden geçileceğinin sinyallerini vermişti.

"Darbedir" Diyen Yok mu?
Yağmur hala devam ediyor. Radyo'da Demokrat Parti Senatörü John Lewin konuşuyor. Senatör Lewin, aynı zamanda 6 alt komitesi, 26 üyesi bulunan ve ABD yardımlarını belirlemekte kilit rol oynayan senatodaki askeri komiteninde başkanı. Lewin, Obama'nın Demokrat Parti'sinden ama Beyaz Saray kadar çekinceli davranmıyor. "Darbedir" diyor Lewin: "Demokratik olarak seçilmiş ama devrilmiş bir hükümet ile devam etmenin ulusal çıkarlarımızın yararına olduğunu sanmıyorum."
ABD Senatosunda, "darbedir" diyen Lewin gibi başka senatörlerde var. Bunların başında, 2008 seçimlerinde Obama'ya karşı başkanlık yarışını kaybeden Cumhuriyetçi Parti Arizona Senatörü McCain var. Hatta ilk tepkiyi verenlerden McCain. Aynı zamanda Senato Askeri Komitesi'ninde üyesi.

Peki, Neden Darbe Denmiyor?
Sorunun yanıtı, McCain'in açıklamasında gizli:  "Mevcut ABD yasaları açık. Seçilmiş bir hükümete karşı yapılmış askeri darbe sonrasında, bizim o ülkeye yapılan yardımları askıya almamız lazım. Mısır'a yaptığımız kıritik yardımı askıya almayı istemem, lakin, şu anda yapılması doğru olan şey budur" diyor.
Senator McCain'in geçen hafta Brookings Enstitüsü'nde, Erdoğan'ın Gezi sürecindeki tavrını ağır şekilde eleştirdiğini ve "Erdoğan bir diktatör gibi davranıyor" dediğini anımsayalım.
ABD yasaları, 'darbeli' ülkeye yapılan bütün yardımları kesmeyi emrediyor. Bu, borçla boğuşan Mısır için daha çok elektirik kesintisi, daha yüksek işsizlik demek bir anlamda.

Mısır Ne kadar Yardım Alıyor?
Mısır, ABD yardımı alan ülkeler sıralamasındaki 25 ülke arasında, İsrail'in ardından, ikinci sırada geliyor. Geçen sene, 200 Milyon doları insani amaçlı olamak üzere, toplam 1.5 Milyar dolar yardım almış. Bu yardımın gerikalan 1.3 Milyar doları, 'barış ve güvelik' amacıyla talep edilmiş, yani askeri amaçlı
Başka bir ifadeyle, ABD'nin 2011 Bütçesinde dış yardım için ayrılan her yüz dolardan 60'ını İsrail alırken, 25'ini Mısır almış. Geri kalan 15 doları ise diger ülkeler paylaşmış.

ABD Yardımının Tarihi
1946'da 9.6 Milyon dolarla başlayan ve 1979 yılında yükselişe geçen ABD yardımı, 2000 ortalarında 1.8 Milyar dolarla zirve yapıyor. Mısır, başlangıcından bugüne 80 Milyar dolara yakın yardım almış.
Türkiye aynı dış yardımı almaya 1949 yılında 117 milyon dolar ile başlıyor. 2011 verilerine göre Türkiye'nin son senelerde aldığı dış yardım 21 Milyar doların üzerinde. Bu yardımın 11 Milyar doları askeri amaçlı.
ABD, yirmi farklı kuruluş üzerinden senede 60 Milyar dolar civarında dış yardım yapıyor. İş dünyasına hitabeden Forbes Dergisi'ne göre bu yardımlar, ABD bütçesinin yaklaşık yüzde 1.8'ini oluşturuyor.

Müslüman Dünya Darbe'yi Destekliyor mu?
Mursi'ye de yardım eden Arap Monarşileri, Sisi'nin tanklarına daha cömert davranıyor. Mısır'daki Geçici hükümetin eli, zaten Müslüman Kardeşler'den haz etmeyen Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt'in aralarında topladığı 12 Milyar dolarla rahatlatılıyor. ABD yönetimi  bu yardımı memnuniyetle karşılıyor. Petrol tankerlerinin ve yelkenlerini fora eden her on ticari gemiden birisinin geçiş yolu olan  Süveyş Kanalı'nın istikrarını isteyen dünya ticareti de öyle.
Ekonomist'in Suudi Arabistan uzmanı Robert Powell bölgenin sürece bakışını şöyle özetliyor:
"Kısa vadede herkes istikrarlı bir Mısır istiyor. Hem İsrail'in komşusu, hemde bölgedeki en önemli ülke. Müthiş bir ekonomik potansiyeli var. Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri, laik diktatörlüklerle çalışmayı, islamcı demokrasilere yeğliyor."
Türkiye başta tepki göstersede, ulusal çıkarlarının yeni Mısır Hükümeti'nin yanında olduğunun 'farkına varıyor', ve Sayın Gül, Mısır'ın geçici başkanına uzaktan el sallıyor.

Peki, Mısır, Cezayir olur mu?
Lider kadroları tutuklanmış Müslüman Kardeşler'in önündeki en akılcı tercih, ordu güçleriyle masaya oturmak olsa gerek. Eski bakanlardan Doktor Muhammed Ali'nin son açıklamalarına bakılırsa, resmi olmayan pazarlıklar başlamış bile.
Hatırlayalım, Cezayir'de, 1992'deki seçimlerin iptalinin ardından başlayan çatışmalar on yıla yakın sürmüş, yüzbini aşkın insan hayatını kaybetmiş, pek çok gazeteci ve siyasetçi suikaste uğramıştı. Bu süreçte yeraltına çekilen İslami Selamet Cephesi üyeleri, başta asker ve polis cinayeti olmak üzere, pek cok kanlı eyleme imza atmıştı.
Bu noktada, en güzel tespiti Ortadoğu Politikaları Saban Merkezi Direktötü Tamara Cofman yapıyor. Politikleşen polise dikkat çeken Cofman, "Müslüman Kardeşler darbeye şiddetle karşılık verirse, devletin bunu kıracak gücü var, ama bu iki taraf için de pahalıya mal olur. Aynı şekilde, Sisi çok ileri gider ve Müslüman Kardeşler'i siyaset sahnesinden silmeye çalışırsa, bu, sosyal çatışmayı arttıracak, ve en çok zararı sokaktaki vatandaş ve azınlıklar görecektir" diyor.

Darbe Öncesi Kaygılar ve 27 Haziran Tarihli Mısır Raporu.
Darbe öncesinde ABD halkında ve kongrede Mısır'a yönelik kaygılar yükseliyor. Bu kaygılar iki ana başlık altında toplanıyor: Amerikan yardımıyla alınan silahların tersine çevrilebileceği ve Sina Yarımadasının kontrolü.
Haziran ayı sonlarında, darbeden günler önce sunulan ve Mısır-ABD ilişkilerini konu alan bir rapor yayınlanıyor. Raporu kaleme alan, Brookings Enstitüsü Ortadoğu uzmanlarından Jeremy Sharp. Başkan Obama'nın, 2014 bütçesinde Mısır için talep ettiği 1.56 Milyar dolar yardımı vurgulayarak başlayan raporun giriş kısmında, kutuplaştırılmış siyasi kültüre ve Mursi'nin baskılarına vurgu yapılıyor: "Mursi, yetkileri kendinde toplamayı ülkenin istikrari için gerekli olduğu düşünsede, bu yaklaşımı şehirli orta kesim ve liman kentlerinde yetki gaspı olarak görülmektedir" deniyor. 
27 Haziran tarihli rapordaki  ilginç noktalarından birisi de, Mısır Ordusu'nun mevcut konjektördeki tavrının sorgulanması. "Eğer 30 Haziranda tertiplenen gösteriler bir çatışma ortamına dönüşürse, Mısır ordusunun müdahelesi muhtemeldir."
Brookings Enstitü'sünde araştırma direktörü olan Şadi Hamid darbe öncesi Mısır'daki siyasi kutuplaşmanın giderilemeyecek boyutta olduğunu söylüyordu.

Think Tanklar Sisi'nin Tanklarına karşımı ?
Darbenin öncesinde ve sonrasında, önde gelen düşünce kuruluşları (think tank) ne düşünüyordu?
ABD'de 1800'ü aşkın think tank (düşünce kuruluşu) var. Bu kuruluşlar, dış politikadan, ekonomiye kadar siyasal sıtratejilerin belirlenmesinde etkin rol oynuyor. Siyasilere tavsiyede bulunuyor. Politikalar, 'her konuyu bilen dahi liderler' ve onların 'jöleli danışmanlarınca' değil, o konuda uzmanlaşmış kişilerin beyin fırtınası ve 'ortak aklı' ile şekilleniyor. Düşünce kuruluşu kavramı bizde çok yeni ve özgür bir perspektiften oldukça uzak. Bu kuruluşlarının başında, Washington'daki etkisi dikkate alındığında, Brookings Enstitüsü geliyor.
Bu enstitüde  Ortadoğu uzmanı olan Robert Kagan, arada bir yazdığı Washington Post'daki köşesinde, "Pek çok Arap ülkesindeki gibi Mısır'da da genel kanı, Amerika istemedikce bir sey olmaz. Bu çok saçma, ABD Mısır'daki protestoları şekillendirecek kapasiteye sahip değil, lakin, güçsüz de değil" diyor.
Aynı Enstitünün Doha Merkez Direktörü Shadi Hamid'in, darbe sonrasındaki tutuklamaları ve islamcı yayınların kapatılmasını eleştirtiği 12 Temmuz tarihli çalışmasından Mursi yönetimi de nasibini alıyor: "Mursi'nin düşkırıklığı yarattığı şüphe götürmez. Genç demokrasiye en büyük tehlikenin, 'siyasal zeminde kendini hiç ifade edemediğini düşünen' kitlelerden geleceğini bilmesi gerekirdi. Hız kesici görevi yapan bu kanatlar, farklı sesler, sürece dahil edilmeliydi. Bu iş asalet gerektiren bir iştir. Haklı dahi olsan, beş kere de art arda seçim kazanmış olsan, daha fazla taviz vereceksin, vermelisin."
Arap-İsrail görüşmelerinde kilit rol oynayan, Dışişleri eski uzmanı Aaron David Miller, Obama yönetimine haksızlık edildiğini düşünüyor: "Son 18 ayda, Amerika'nın yapabileceği şeyler sınırlıydı. Basitçe söylemek gerekirse, Mısır'da olanlar Obama'nın hatası değil. Ne de Obama bunları düzeltebilir. ABD'nin Mısır politikasında değişiklik yapması gerekmiyor."
Son 20 yılını Mısır'da geçiren Yazar Raymond Stock, Dış Politikalar Enstitüsü'ndeki raporunda Obama yönetiminin tarafsız tavrını övüyor. Mısır'da olanları, bir tür 'ayar verme' olarak nitelendirdiği yazısında Gezi sürecine ve Erdoğan'a da göndeme yapıyor: "Şiddet tehdidine rağmen, Mursi'nin el çektirilmesi, Mısır için hayırlı olmuştur. Arap baharından bu yana siyasal islamcılar ilk defa gerilemeye uğramıştır."
Mısır'daki sürece dair farklı görüşleri olabildiğince nesnel bir dille aktarmaya çalıştım.
Simdi Soruyorum: Demokrasi, tankların gölgesinde oynanan bir oyun mu, yoksa, çağdışı dinsel yönetimlere dönmek için bir araç mı? Bunların hiç biri değilse, mevcut iktidarin yapmaya çalıştığı nedir?

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.