KEDİNİN KUYRUĞU


Ramazan Azkın

Ramazan Azkın

11 Aralık 2012, 15:47

Çok uzak diyarların birinde mutlu bir ülke varmış. Başbakanların can sıkıntısından TV dizileriyle kavga etmediği, atanamayan öğretmenlerin kalmadığı, biber gazının yasak olduğu, siyasi-etnik grupların ölülerini yarıştırmadığı, kaldırımların köstebek yuvasına dönmediği, elektriklerin her gün kesilmediği bir ülkeymiş burası.

 

            Her türlü bilimsel araştırmanın yapıldığı ve araştırılacak bir konunun kalmadığı bu mutlu ülkede bir gün iki profesör bir ırmağın kenarında “araştıracak bir şeyler bulmamız lazım” diye kara kara düşünürlerken önlerinde bir kedi belirmiş. Profesörlerden bir tanesi birden kedinin üzerine atlamış. Kedi üstte profesör altta, kedi altta profesör üstte bir süre boğuştuktan sonra, eli yüzü tırmık yarası olan profesör “buldum” diye bağırarak kediyi havaya kaldırmış. Profesör yanındaki diğer profesöre de  “kamerayı aç” diye seslenmeyi ihmal etmemiş.

 

            Arkadaşının “kayıttayım” demesiyle birlikte elindeki kediyi ırmağın ortasına doğru olanca hızıyla savurarak fırlatmış. Zavallı kedi, karabatak kuşu gibi suyun üzerinde bir iki sıçradıktan sonra karşı kıyıdaki çalılıkların arasında izini kaybettirmiş.

 

            Kedinin suyun üzerindeki sıçramasını kameraya alan iki kafadar profesör, kamera kayıtlarını hemen ülkenin saygın Bilimsel Araştırma Kurumu’na bir yazı ile iletmiş. “Kedinin kuyruğunun suya değip değmediğin araştırılmasına…”

 

Dört üyeden oluşan Bilimsel Araştırma Kurumu acil toplanmış, kamera kayıtlarını incelemiş ve ardından da ilk bulguları o mutlu ülkenin halkıyla paylaşmış.

 

Birinci Kurul Üyesi (Sağlık Bakanlığı): “Kedi şayet gebe ise suyun üzerinde sıçramasına ihtimal vermiyoruz. Muhtemelen kedi suda doğum yapmıştır. Kürtaj değil suda doğum diyoruz.”

 

İkinci Kurul Üyesi (Savunma Bakanlığı): “Kedi bir el bombası edası ile fırlatılmak suretiyle suyun yüzeyine bırakılmış ise 10-15 saniye içerisinde havada patlama ihtimali yüksektir.”

 

Üçüncü Kurul Üyesi (Tarih Kurumu): “Kedinin Mart ayı gibi kutsal bir ayda atıldığını göz önüne alırsak, kedinin karaya ya da suya değme ihtimali sıfırdır. Dolayısıyla kuyruk da havadadır.”

 

Bilim Kurulu’nun çalışmaları devam ede dursun. Muhalefet partileri de boş durur mu? Kedinin kuyruğu ile ilgili Araştırma Komisyonu kurulması için Meclis Başkanlığı’na önerge vermiş.“Gerekirse sine-i millete döneriz” diyerek halk oylamasını da gündeme getirmekten çekinmemiş.

 

            Bu mutlu ülkede yıllardır kedinin kuyruğunun suya değip değmedi hala tartışılır. “Değdi, tam değmedi, yarım değdi. Zaten kedinin kuyruğu hiç yoktu ki vs.” hala devam etmektedir.

 

Bu ülkede yapılan çoğu tartışma, bizler için yapıldığı söylenen çoğu çalışmanın özü, yukarıdaki “Kedinin kuyruğu suya değdi mi? Değmedi mi?“ tartışmasındaki ana fikirden farksızdır.

 

Okullarda resmi olmasa da fiiliyatta başlatılan kıyafet serbestliği ile ilgili tartışma ve çalışmalarda buna en yeni örnektir. Asıl olan çocuklarımızın okula giderken üzerlerine ne giydirildikleri değil, okuldan çıkarken beyinlerine neyin giydirildiği endişesidir. Bu endişeyi herkes kendi çapında hissetmelidir. Dindar nesil isteyen iktidarın okullardaki kıyafet özgürlüğü düşüncesi, şekilsel bir iyi niyettir. Ancak unutulmamalıdır ki; “toplumları uçuruma götüren yollar çoğu zaman iyi niyet taşlarıyla örülmüştür.”

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.