Oldu mu hanım?


Bilge Çağatay Azkın

Bilge Çağatay Azkın

07 Şubat 2014, 09:34

Bu yazı,  karlı gezegen HD189733B'nin Kahnemiran Köyü için sunulan bir 'çılgın projenin'  öyküsüdür. Çok bir şey beklemeden okunmalı. Nasıl yaşanıyorsa orada, öyle...Not düşelim; 63 ışık yılı uzaklıkdaki bu gezegende, cehennem kadar sıcak olmasına karşın sürekli kar yağar. Soğuyan titanyum simsiyah kar olur, hiç durmaz yağar... Sadece Titanyum mu yağar?

Bazı reklam flimleri iz bırakır. Hatırlarım. Çocuk resimlerimizde çizilen bütün evlerin çatısına çatallı bir anten koyardık. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki. O efsane antenlerin yerini çanaklar, kablolu ve kablosuz sistemler aldı. Tabi sinyal ulaşıyorsa.

 

Ya ulaşmıyorsa? O zaman, "tencere tava, hep aynı hava"

Kimi meslek gurupları vardır, senelerce aldığınız teorik bilgiyi bilfiil kendi yaşamınızda hayata geçirirsiniz. Elektronik Mühendisliği'de bunlarda birisidir. Sizden çok eşe dosta yarar. Doktorluk gibi yani. Komşunun bütün bozuk elektrikli ev aletleri kızlı-erkekli evinize doluşur. Uzaktan kumandalı oyuncaklardan tutun da, altın dedektörlerine kadar.  İtiraf edeyim, çoğu bir deneyimdir yeni bir düzeneği tanımak için ve asla tamir olmazlar. Bırakın tamir olmayı, geri dönmezler. Komşu sormaktan bıkacaktır nasılsa.

 

Kazık gibi dikil, tam orada!

Elektromanyetik Alanlar Teorisi, Antenler, Mikrodalga, vb onlarca derste, artık sıyırma aşamasına kadar gelirsiniz, lakin bu derslerin hiç birinde hayata dönük bilgiler verilmez. Varsa yoksa mühendislik teorisi. Öyle ki, burnunuzun dibinden geçen dalgaları hissedersiniz. "Birisi enseme mi dokundu ne?" Floresan lambanın, sigara jelatinin ya da çay tepsisinin nasıl bir Tanrı  vergisi olduğunu keşfetmek için bunca teoriyle donanmak gerekir mi?  Tam çekmeyen bir radyonun yanında anten gibi dikilerek müzik/haber dinlemek, evdeki kablosuz modemin menzilini jelatin kağıtlarıyla arttırmak, ya da floresan lambanın nelere kadir olduğunu yeniden keşfetmek.. Biriniz  altı kanallı Grundig marka siyah beyaz televizyonu kurcalarken, diğeriniz bir elinizle asılı kaldığınız boşlukta iç gıcıklayan bir gıcırtıyla çeviriyorsunuz anteni.

"Oldu mu hanım?"

"Daha kötü herif!" Siz çevirdikçe, çabaladıkça  daha da kötüleşiyor.

 "Ağacın üst dalına bir geçirebilsem şu anteni, karlama da kesilecek aslında. Kayıyor meret" Bir asabilsen, sallandırsan üç-beş tane değil mi?

Frekanslar yükseldikçe, gelen sinyal üzerinde sekebilsin diye konulan uzun basamaklı dipol antenler yerini çanaklara, baz istasyonlarına bıraktı. Dalga tam antenin odağına (lnb) düştü düştü. Orada oluşacak küçücük bir voltajı sihirli kablo alıp televizyona kadar getirecek. O umursamadığınız minnacık dalga, bir kelebek etkisiyle, babaannemin deyişiyle "küpeli bir kıza" dönüşecek ekranda. Peki, sinyal antenin odağını ıskaladıysa? "Beyaz gürültü". İşte çanak burada devreye giriyor. Öyle bir şey olmalı ki, kaçan göçen dalgaları yakalamalı. Yansıtıp tam göbeğe düşürmeli. Hani liselerde okutulan "asal eksene paralel gelen ışık odaktan geçse iyi olur" durumu. Çukur aynalar yani. Snell'in fısıldadığı denklemler. Tabi çanağınızın manyetik geçirgenliği de önemli. Yani düşünen kafalara indirdiğiniz meşe odunundan, ya da asılı kaldığınız sütyen gergisinden çanak yaparsanız avcunuzu yalarsınız. Sinyal yansımaz, gelip geçer. Adam assan taşımaz o gergi.

                               






Kahnemiran Köyü, sesim geliyor mu?

Peki çanak yoksa? O zaman "insan aklı" ve çılgın projeler deveye girer; tencere- tava.  Yani, insanoğlu Mars'daki robotuyla haberleşiyorken ve pire kadar kalmış kaçışan Roboski (dobroski okunur) köylüleri mıh gibi avlanabiliyorken göğün yüzünden, siz hala 300 haneli köyünüzle haberleşemiyorsanız, bu da sizin ayıbınız bayım. Kitle iletişimi olmayınca, bu kitle ile nasıl iletişilecek? Nasıl etkilenecek? Silahlı propaganda yöntemlerini hariç tutarsak, nasıl bilinçlendirilecek? Bu köy icraatın içinde geçmezse, bir ulus olarak kendine seslenilse nasıl duyacak?

Aşağıda bağlantısı verilen habere göre köyde sabit telefon yok. Cep telefonları çekmiyor. Köylü, tepeye bir baz istasyonu kurulsun istiyor. Tam tepelerine. İstasyon kurulana kadar naçizane önerim şöyle: Meydana ahaliden topladığınız pekmez kazanlarını yan yana ve üst üste bağlayarak gölgesine bir konuşma noktası oluşturun (kazanların ağzı batıya bakmalı). Tabi, hemen yanına asılan bir direğe bağlanmış nanoteknolojik iletken bezler sinyallerin kazanları bulmasını kolaylaştıracaktır. Hatta konuşan köylü, meydanda oluşturulan bu nokta etrafında, ucuna metal levhalar bağlanmış ipekli bir uçurtma uçurarak koşarsa sinyallerin işi daha da kolaylaşacaktır. Hem uçurur, hem konuşur.  Hem de koşmak derin düşüncelerden arındırır, mutluluk verir. Lakin yağışlı havalarda denemeyin, çarpılırsınız.

 

Kahnemiran--> Uzuntekne -->  Çukurçanak

Hem bu çalışmanın ardından, Çatak'ın Uzuntekne köyünün adı da, bir kez daha değiştirilerek  "Çukurçanak" yapılabilir. Tarihten sinyal alabilseydik eğer, bu dağ köyleri, Vaspuragen Krallığı'ndan beri olagelen zulümü anlatırdı bize: Araplar, Kürt Derebeyleri, Rus işgali... Sinyal zayıf.

Merak ettiğim konu şu: Bizim sinyallerimizin ulaşamadığı kendi köyümüze İran sinyalleri net ulaşabiliyor mu? Yani köylü uluslararası tarifeden Ankara'yı arayabilir mi? Biliyorsunuz, geçenlerde İran, Kuzey Kore'nin yardımıyla Ay'a erkek bir maymun bile göndermişti (Gerçi bu haberin doğruluğu halen tartışılıyor, çünkü maymunun Ay'da çekilmiş bir resmi yok! Hos, resim olsa yine de tartışılacaktı.) Maymunun erkek olduğunu nereden mi çıkarttım? Kendi başına binlerce kilometre seyahat edebildiğine göre...

Biterken: Çatak Kaymakamlığı verilerine göre, haberin aksine, köyde sabit telefon var. Bilgi almak, doğrulamak ve keşiflerini tebrik etmek için muhtar Şefik Yıldız'ın cep ve ev telefonlarını arıyorum. Çalmıyor. Bölgedeki hatlarda sürekli bir meşguliyet durumu var. Nedense?

Haber kaynağı: http://www.radikal.com.tr/turkiye/cay_tepsisiyle_hayata_baglaniyorlar-1164985
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.