SALTANAT KALDIRILIYOR


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

01 Kasım 2022, 12:31

Osmanlı Devleti ilk üç yüz yıllık süreçte üç kıtaya yayılmış, cihana hükmeden ve her alandaki örgütlenmesini, çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde tamamlamış olan güçlü bir devletti. Fakat zamanla devlet örgütlenmesinin geleneksel kalıplar içerisinde kalması, değişen ihtiyaçlar karşısındaki acizliği, devletin diğer alanlarında görülen bozulma ve yozlaşmalar kökten değişime ihtiyaç duyurmaktaydı. Mondros Mütarekesi’ni izleyen günlerde Anadolu; bir taraftan, İtilaf devletlerinin mütareke hükümlerine aykırı olacak şekilde haksız işgallerine maruz kalırken diğer taraftan da padişah 6.Mehmet Vahdettin ve çevresinin gerçek kurtuluşun, müttefik devletler yanında yer alarak ve onların istediklerini yerine getirerek gerçekleştirileceği inancı doğrultusunda politikalar izleyenler ile karşı karşıyaydı.

Özetle saltanatın kaldırılma gerekçelerini şu şekilde sıralayabiliriz:

620 yıllık Osmanlı hanedanının çağın gerisinde kalması ve ömrünü tamamlamış olması,

Birinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkede monarşilerin yıkılması ve yerlerine cumhuriyet yönetimlerinin kurulması,

Bir ailenin iradesine dayalı yönetimlerin ulusal egemenlik anlayışına ters düşmesi,

Mustafa Kemal Paşa’nın temel amacının ulusal egemenliğe dayanan, laik ve demokratik bir devlet kurmak olması,

Yönetimin bir kişi ve aileden alınıp, tüm ulusa mal edilmeye çalışılması.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti yıkılmış ve ülke topraklarının önemli kısımları İtilaf Devletlerinin işgaline uğramıştı. Bu gelişmelere karşı Anadolu’nun çeşitli kesimlerinde yer yer tepki ve direniş hareketleri meydana gelirken, M. Kemal, 19 Mayıs 1919’da bölgede asayişi sağlamak maksadıyla 9.Ordu müfettişi olarak Samsun’a ayak bastı.

Mustafa Kemal’in Nutuk’ta da belirttiği gibi en büyük ülküsü “ulus egemenliğine dayalı tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak” tı. Şüphesiz ulus egemenliği kavramı; hiçbir şekilde, padişah, saltanat kavramlarıyla bağdaştırılamazdı. Bundan sonra Anadolu’daki söz konusu hareketleri birleştirmek ve ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için çalışmalara başladı. Bu amaçla Amasya Genelgesi’nden sonra sırasıyla Erzurum ve Sivas’ta Kongreler düzenlendi. Kongrelerde, alınan kararları uygulamak üzere Temsil Heyeti oluşturuldu. Bütün bu gelişmelerde milli mücadele ve kongreler döneminde ön plana çıkan en önemli husus “Kuvay-ı Milliye’yi âmil ve irade-i milliyeyi hakim kılmak esastır” düşüncesiydi. Aynı düşünceleri içeren Misak-ı Milli’nin Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde 28 Ocak 1920’de kabulünden sonra, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali, Anadolu’nun İstanbul’dan kopmasına yol açmıştı.

23 Nisan 1920’de Ankara’da yeni bir Meclis açıldı. Halkın seçtiği temsilcilerden oluşan ve Türkiye’yi zafere ulaştıran bu Milli Meclis, kendisinin üstünde başka bir kuvveti tanımayan, olağanüstü yetkilere sahip bir Meclisti. İtilaf devletlerinin, Mudanya barış konferansına Babıâli’yi daveti ve bu davet üzerine Babıâli’nin Ankara’ya telgraf çekerek konferansa katılma isteğinde bulunması saltanatın kaldırılması için bardağı taşıran son damla olmuştur.1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. Saltanatın kaldırıldığı gün TBMM’nde uzun bir konuşma yapan M. Kemal, “...Şimdi efendiler, makam-ı hilafet mahfuz olarak onun yanında hakimiyet ve saltanatı milliye makamı ki, -Türkiye Büyük Millet Meclisidir- elbette yan yana durur... bugünkü Türkiye Devletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisidir...Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir....” görüldüğü gibi bu karar ile yalnızca saltanat kaldırılmıştır.

Saltanatın kaldırılmasından sonra Sadrazam Ahmet Tevfik (Okday) Bey de, 4 Kasım 1922’de padişaha istifasını sunmuş, aynı gün TBMM Hükümeti, İstanbul’un idaresine el koymuştur. Sultan Vahdettin de, İngiltere’ye sığınma talebinde bulunmuş, isteğini olumlu karşılayan İngiltere’nin gönderdiği gemiyle önce Malta’ya gitmiş, sonra da San-Remo’ya yerleşmiş, 14 Mayıs 1926 tarihinde orada vefat etmiştir.

1 Kasım’da Meclisin verdiği kararla saltanat kaldırılırken; halifelik makamının varlığı korunmuştur. Bunda ise; Mustafa Kemal’in, gerçekleştirmek istediklerini uygun şartların oluşmasını bekleyerek aşama aşama gerçekleştirme stratejisinin büyük rolü vardır.

Saltanatın kaldırılması; millî iradenin siyasal yaşama egemen kılınması ve kaynağını, gücünü millet iradesinden alan, millî hakimiyet esasına dayalı yönetimin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi sürecini başlatarak, yeni Türk Devleti’nin lâik devlet olması ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması yolunda atılmış önemli bir adımdır.

Saltanatın kaldırılması, siyasî alanda köklü bir değişim yaratmakla birlikte Türk İnkılabının başlangıç noktasını oluşturmuştur. Saltanatın kaldırılmasını; Cumhuriyetin ilânı, Halifeliğin kaldırılması ve siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuki alanlarda gerçekleştirileninkılaplar izlemiş ve Türkiye Cumhuriyeti, bu devrim süreciyle tam bağımsız ve muasır devletlerarasındaki haklı yerini almıştır.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.