ŞARK MESELESİ


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

14 Mayıs 2012, 12:46

"Oryantalizm veya doğu sorunu" olarak da bilinen "Şark Meselesi"ni Fransız tarihçisi E. Drialut, "İslam- Hıristiyan mücadelesi" olarak yorumlarken diğer Fransız tarihçisi Albert Sorel "Türkler, Avrupa’ya ayak bastığı günden beri "Şark Meselesi" zuhur etti" diyerek sorunun Türk meselesi olduğunu vurgular. 1838 Balta Limanı Antlaşması ile ekonomik ve 1839'da Mehmet Ali Paşa karşısında alınan yenilgi ile de askeri" iflası Osmanlı Devleti'nin arka planda kalmasına yol açmıştır. Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumu, milliyetçilik isyanlarından dolayı parçalanma sürecini yaşaması ve Batılı Devletlerin Osmanlı topraklarını herkesi tatmin edebilecek bir biçimde paylaşmasının mümkün olmaması büyük çekişmeleri hatta savaşların çıkma ihtimalini de beraberinde getirmiştir. Bu yüzden Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün Avrupa Devletleri'nin barışı için korunması gereğini doğurmuştur. Türkler, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra, İslamiyet’in koruyucusu ve İslam dünyasının önderi durumuna geçmekle, Avrupa için"Şark Meselesi", Türk veya Osmanlı sorunu haline gelmiştir. 19.yüzyıldan beri dünyanın büyük devletlerinin iştahını kabartan, entrikalara, kıskançlıklara ve pazarlıklara neden olan "Şark Meselesi" , iki önemli safha geçirmiştir. "1071-1683 yılları arasındaki birinci safhada Avrupa savunmada, Türkler saldırı halindedir. Bu safhadaki Avrupalı için "Şark Meselesi"; *Türkleri Anadolu’ya sokmamak, *Türkleri Anadolu’da durdurmak, *Türklerin Rumeli’ye geçişini önlemek, *İstanbul’un Türkler tarafından fethini engellemek, *Türkler’in Balkanlar üzerinden Avrupa içlerine doğru ilerleyişine mani olmak v.b. politikalar uygulamaktı. 1683 yılından sonraki 2.safhada Türkler savunmada, Avrupa ise saldırı halindedir. Bu safhaya özellikle 19.yüzyılın 2. yarısından itibaren emperyalist zihniyet ilave edilmiştir. Ancak Batı, hem Haçlı zihniyetini hem de emperyalist emellerini gölgeleyebilmek için kendisinin daima akılcı ve insani zihniyetle hareket ettiğini propaganda yoluyla dünya kamuoyuna aşılamaya çalışmıştır. 1920 yılına kadar devam eden bu safhadaki Avrupalı için "Şark Meselesi"; *Balkanlar’daki Hıristiyan milletlerin Osmanlı hakimiyetinden kurtarılmaları .Bunun için Hıristiyan toplumları isyan teşvik ederek evvela onların muhtariyetini , sonra istiklallerini temin etmek. *Türkler’i Balkanlar’dan tamamen atmak. *İstanbul’u Türkler’in elinden geri almak. *Osmanlı Devleti’nin Asya toprakları üzerinde yaşayan Hrıstiyan azınlıklar lehine reformlar yaptırmak, muhtariyet elde etmek veya mümkün olursa bağımsızlıklarına kavuşturmak. *Osmanlı hâkimiyetinde olan Kuzey Afrika’yı emperyalist amaçlarla işgal ve ilhak etmek. *Türk olmayan Müslüman toplumları, özellikle Araplar’ı Arap milliyetçiliği yapma kapsamında Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtarak ve onları devletten koparmak. *Anadolu’yu paylaşmak, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak. 1878 Berlin Antlaşması ile Balkanlar’dan Türkler’i attıklarına veya atmak üzere olduklarına inanan Avrupalı devletler, "Şark Meselesi"ni Osmanlı Devleti’nin Asya topraklarına kaydırarak Doğu Anadolu’da bir Ermenistan Devleti kurmak fikrini gündeme getirmişlerdir. Avrupalı emperyalist devletler, Osmanlı gayrimüslim teb’ası olan Hıristiyan azınlıkları (Sırp, Rum, Ermeni, Romen, Bulgar) milliyetçilik fikri doğrultusunda kışkırtma, Kurtuluş Savaşı’na neden olma, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan evlatlarını etnik ayrımcılık ve inanç ayrımcılığı, komünizm, Siyonizm propagandaları ile birbirine düşürmek şeklinde Şark Meselesi’ni Türkiye üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Son 20 yıllık süreçte Türkiye Cumhuriyeti’ne Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yapay olarak bir "Kürt Devleti" yaratma politikası, "Ermeni soykırım iddialarını tanıma" Kıbrıs Sorunu konusunda "Yunan Megola İdea"sını destekleme, terör örgütünün desteklenmesi, Şark Meselesi’nin günümüze yansımış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığına ve bütünlüğüne saldırı niteliğinde olan uygulamalarından başka bir şey değildir. Türk toplumunu düşman kamplara ayırmak isteyen, Şark Meselesi kapsamında ülkemizin bölünmez bütünlüğü üzerine oynanan oyunlara karşı bize düşen görev, iç sorunlarımızı kendi imkânlarımız ile çözerek, hiç bir devletin ülkemiz üzerine oyunlar oynamasına fırsat vermemektir.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.