Taze ekmek kokusu aşkına...


Bilge Çağatay Azkın

Bilge Çağatay Azkın

23 Eylül 2013, 17:41

Önümüz kış, Dicle gene buz tutacak. Dağlarda kar fırtınası, kentlerde boran. Nasıl soğur şehirler azaldıkça sevdiklerin içinde. Gör nasıl çirkinleşir. Gençler azaldıkça. Çocuklar azaldıkça. Azaldıkça kadınlar...

Sakın sen de düşüp yakma ciğerimizi, azaltma şehrimizi. Hadi uyan, taze ekmek kokusu aşkına uyan. Zil çoktan çaldı, bak bu dersi de kaçıracaksın. "Yok" yazdırmayacağız merak etme: "Gelecek öğretmenim, uyuyakalmış gene."

Şimdi onlar, “engerekler ve çıyanlar” yani. Yani “aşımıza, ekmeğimize göz koyanlar." Yani gözünü kırpmadan çocuk vuranlar. Yani,  aşkımıza, özgürlüğümüze zincir vuranlar.  Bir yandan ‘maneviyatı güçlü nesil’ deyip, öte yandan  Kant deyince, Rant anlayanlar.  Bizim için uyanmazsan 'onların' namusu için uyan! Onlar da gözünün içine bakıyor çocuk. Zil çalıyor etekleri. Bak yoksa, o minik parmaklarının arasında ezilip un-ufak olacak, küçülecek bedenleri...

Kaç gün oldu be çocuk...  Sen zulme karşı direnenlerin ümidisin. Canısın. Doktorun kasılmalarının kalmadığını söylemiş. Saat gibi çalışıyormuş yüreğin. Bir parça demiş, bir parça gelişme var reflekslerinde. Az kaldı be çocuk. Çoğu bitti azı kaldı. Ha gayret!



Pencere… En İyisi Pencere

Abilerin ablaların hala direniyor ODTÜ'de.  Ormana kovdular onları, en güzel çocuklarını ülkemin. Orman mı kaldı çocuk. Orman mı kaldı.  Dereleri bile borularla doldurdular. Her yanımız beton oldu, dere mi kaldı.   Biz de oksijensiz kaldık çocuk, nefes alamıyoruz senin gibi.

Twitter denen bir 'baş belası' var. De ki, ötekinin ormanı. Deki sadece orada oksijen var bize. Hayata tutunduğumuz pencere. "En iyisi pencere". Hani demiş ya şair; “hiç yoktan uçan kuşları görürsün, dört duvarı göreceğine." Bir okusan yazılanları. Herkes seni konuşuyor çocuk. Hep iyi şeyler. Gazeteler seni yazıyor. Ne kadar sevenin varmış meğer. Uyanıp görmelisin.

Öyle ki, geçen Harbiye'de kocaman bir ekrana yansıttılar resmini. Karayağız gülümsüyordun on binlere. Adın gibi sağlam, öyle direngen. Arkadaşların da gelmiş, yedisi birden. Sarı bir fulara işlemişler resmini, boyunlarında taşıyorlardı seni. Sahneye çıkıp senin için  'yorum'lamışlar: "Büyüde baban sana büyüde büyü

Ekmek almaya çıktın madem, gezinme artık yüreğimizde be çocuk,  dön evine! Bak annen çekmemiş kapıyı hala. Koşar adım çık merdivenleri. Dal ayakkabılarınla içeri…

Senden çok korkuyorlar çocuk. Gençlerden çok korkuyorlar.  Hala sağanak gaz yağıyor üstümüze. Ahmet abinde 'düştü', daha bir azaldık. Bak üzülesin diye söylemiyorum. Kin tutasın diye de değil. Gör diye. Gör ki dön gel çocuk.  Dön de "gör nasıl yaratılırız yeniden".

Taliban Derler Bir Zalim ve Güzel Malala

Belki annen okuyacak mektubumu sana. Belki seni bu mektup uyandıracak.

Dinle bak,  bir kız var biliyor musun? Adı Malala. Esmer güzeli. Gözleri kahverengi. Hafif kestaneye çalıyor saçları. Hele bir de kâkülünü saldı mı? Onun öyküsü de sana benziyor. Taliban derler bir zalim, dikilip karşısına çocuğun, sıkmış alnının çatına. O da 14 yaşındaymış. Senin yaşında. Ayın on dördü kadar güzel. Okuldan geliyormuş. “Kızlar okusun" diyormuş.  "Kara cehalet bitsin!"  Dedim ya çocuk, bunlar özgürlüğümüze zincir vuranlar... Bunlar cehaletten beslenen ejderhalar, çıyanlar.

Hiç ümitsizliğe kapılma. O da komada kaldı günlerce. Onu da uyuttular senin gibi. Uyandı. Celladına inat uyandı. Onaltısına bastı geçen. BM Genel Kurulu'nda kutladılar doğum gününü. Görmeliydin. Koca koca adamlar nasıl tempo tutuyordu "iyi ki doğdun" diye. Sen bir uyan, yüzbinler kutlayacak doğum gününü senin de. Milyonlar haykıracak "İyi ki doğdun Berkin" diye. "İyi ki varsın Berkin" diye.  "İyi ki yeniden doğdun" diye haykıracak.

Kırmızı bir halı serdiler o kızın ayaklarına. Çıktı, konuştu arada bir kâkülünü düzeltip.  “Zalimlerin kız çocukları da okusun istiyorum” dedi. Din adına yapılan katliamları anlattı. Bizim coğrafyamızda kadın olmanın dayanılmaz zorluğunu. Barış Ödülü verdiler ona. Durup durup alkışladı büyük adamlar. Uyan ki gör. Uyan sen de bizim ödülümüz ol çocuk. Doğ gel!

Geçen Başvekile yazdımdı. Birisi mektup yazmış, ona ağlamıştı da okunurken. "Berkin Uyanacak!" dedimdi senden için. "Gün gelecek, O da size yazacak!” 

Uyan, "rüsva etme beni."

Uyan rüsva etme bizi.

Üşüyoruz, dön gel, ısıt şehrimizi...
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.