ÜÇÜN GİZEMİ


Ramazan Azkın

Ramazan Azkın

06 Ağustos 2012, 08:46

Kurumuş söğüt dallarından özensizce yapılmış, paslı çivileriyle insanın üzerine devrilecekmiş gibi duran eski ağaç bir kapıdan içeriye zorla sokulduğum o gün,  yaşımın daha büyük olduğunu söyleseler de ben üç yaşında olduğumu tahmin ediyorum.

                Sol elimin başparmağındaki büyük sivilcenin nedenini bir kara kurbağasına olan ilgimden kaynaklandığını tahmin ediyordum. Hatça nine kasabada bu tür rahatsızlıkların tek çözüm yolu görünüyordu.

Kırmızı ve yuvarlak yüzünün ortasında, şişe dibi diye tabir edilen gözlükleri ile bu kadın bu işin erbabı izlenimi veriyordu. Sulu iri dudakları bir şeyler mırıldandıktan sonra sivilceli parmağımı tutmasıyla sivilcenin üzerine tükürmesi bir oldu. “İki gün daha gelin bir şeyciği kalmaz” dedi. Tükürük bezleriyle üç kez birleşen kutsal sözler o kara kurbağasının bende bıraktığı arkadaşlık izini silememişti. Günler geçti. Bir gün evimizin avlusunda oynarken, lacivert üniformalı şişman bir adam girdi içeriye. Ben bu garip adamı incelemeye dalmıştım ki elimden tutup birden adamın karşısına diktiler. Adam, ceketinin cebinden üzerindeki kıyafetin rengini andıran bir kalem çıkarttı. Ben ise şaşkınlıkla bu tuhaf adamın anlam veremediğim davranışlarını izliyordum. Kalemi aldı ve dilinin üzerinde biraz gezdirdikten sonra sivilceli parmağıma garip şekiller ile anlamadığım bir şeyler çizmeye başladı. Tıpkı Hatça nine gibi bir şeyler mırıldandıktan sonra  “üç gün elini yıkamasın bir şeyi kalmaz “ deyip çıktı gitti. Yıllar sonra öğrendim ki, sadece “ti-çay, dirink-içmek “ diyerek kasabaya gelen turistlere rehberlik yapan Turist Mehmet’ti bu adam.

                Ne yazık ki Turist Mehmet’in sivilce kalemi de benim sivilcemi yok edememişti. İçeriğinde asit olan bir solüsyon ile yıllar sonra bu sorunumdan kurtuldum, kurtuldum ama benim aklıma hep “ neden üç”  sorusu saplandı kaldı. İşte o gün bugündür hep “üç” rakamını düşündüm.  Yoksa üç rakamı hiç olmamalı mıydı? Yoksa hayatımızdaki çoğu olumsuz sonucun, hayal kırıklığının nedeni “üç sayısının gizemi”nde mi saklıydı?

Hayatımızda neden bu kadar üç rakamı vardı? Maddenin kapsadığı üçlü öğeleri temsil ediyordu:  Ateş, su, hava gibi… Özellikle İslam inanışında, üç sayısının uğuruna ve kutsallığına çok fazla inanılıyor. Örneğin;  ekmek ve Kur'an-ı Kerim'i üç kez öpülür.  Bununla beraber bu inanışa mensup insanlarda "Allah'ın hakkı üçtür" diye yerleşik bir düşünce bile var. Hayatımızda iyi şeyler olacaksa, bunun genelde üç adımda gerçekleşeceğine inanırız.

Hıristiyan inancında ise 'Baba-Oğul-Kutsal Ruh' üçlemesine rastlıyor, bu üçleme Mısır mitolojisinde ise 'İsis-Osiris-Horus' şeklinde devam ediyordu. Eski veya semavi dinlerin çoğunda,'üçün gücüne işaret ediliyordu.

                 “Para, para, para..." Napolyon, hayatta en değerli gördüğü şeyi tam üç kez tekrarlıyor. Kurtuluş Savaşı esnasında dile gelen 'Vatan-Millet-Sakarya' söylemi de önemli konuların 'üç' ile sınırlandırıldığını gösteriyor. 'At-avrat-silah' üçlemesinin ise, Türk geleneklerine özgü değerli üç şey olduğunu işaret ediyordu.

                   'Alaaddin'in Sihirli Lambası' masalında da rastlayacağımız üzere, her daim üç dilek tutulması telkin ediliyor. Bir, iki ya da beş değil, her zaman bize üç şans veriliyordu. Yazılı olan her şey; kompozisyon, öykü, hikaye veya döküman, üç ana bölümle şekilleniyor:  Giriş, gelişme ve sonuç. Yazılı bir konunun anlaşılması ve yapılandırılması açısından önemli bir yazım süreci olarak nitelendiriliyordu.

                    Hint felsefesinde tanrının üç yüzü vardı: Yaratıcı-Brahma, Koruyucu-Vişnu ve Yok edici-Şiva... Tanrısal betimlemelerde, genelde üç ana öğeye vurgu yapılıyor. Bu vurgu, dinin kavranması ve yerleşmesinde oldukça etkili oluyordu.
                    Eskimo dilinde üçten çoğu yoktu: Eskimolar için üçten fazlası, dile getirilmeyecek kadar çoktu. En fazla üçe kadar sayıları telaffuz edip daha sonrakileri 'çok' diye niteliyorlardı.

      Sayısal öğrenmede 'üç'ün etkisi de konferanslarda fark edildi. Örneğin; konferanslarda anlatılmak istenen konu genellikle üç ana başlık halinde sunuluyordu. Bu durumun nedeni ise sözlü anlatımlarda dinleyicilerin en çok 'üç' başlığı en iyi şekilde hatırlayabilmesiydi.

      3'ten geriye sayılıyor ya da 3'e kadar sayılarak bir eyleme zaman sınırı tanınıyordu. Kaçmak için ideal talimattı üç. Pi sayısının karizmasını yerle bir ediyor... Küsürat çoğu zaman atıldığı için koskocaman pi sayısı 3 kabul ediliyordu. Masallarda gökten düşen elma sayısı, “3” ten fazla değildi.

            Üç rakamını aynanın karşısına geçip telaffuz ettiğimiz zaman masum bir erotizm sergilercesine kendi kendimize öpücük atmış oluyorduk. Daha da ileriye gitmek istersek “üç yüz otuz üç” dememiz yeterliydi.

3 aylar vardı. Müslümanlarca kutsal kabul ediliyordu. 3 korner bir penaltıydı. Hayaller beklentiler ile ilgi her şeyin  3 vakte kadar olacağına inanılıyordu.

Issız bir adaya düşersek, yanımız almayı tercih edebileceğimizi eşyaların sayısıdır üçten fazla olamazdı.

3 yanlış bir doğruyu götürüyordu sınavlarda.

Yakın siyasi tarihimizde de üç rakamı gizemini kaybetmiyor... Menderes, Polatkan ve Zorlu üçlüsü idam edildikten yıllar sonra Deniz, Yusuf, Hüseyin’in idam kararları Millet Meclisi’nde “ üçe üç” sloganları eşliğinde kabul ediliyordu.

İstanbul’a 3. köprü, nüfus planlamasında “en az 3 çocuk” yapma formülü son yıllarda gündemimiz oluyordu.

Şair Bedri Rahmi, bir şiirinde” en azından üç dil bileceksin, en azından  üç dilde ana-avrat dümdüz gideceksin” der, biz daha  tek dilde bile ana-avrat dümdüz gitmeye cesaret edemezken hak edenlere…

 Üçün gizemli dünyasında gezinmek zevkli ama bir o kadar da tehlikeli… Bu yazının sonunda “üçün birini” almak da var vesselam…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Tahir AZKIN - 12 yıl önce
çok güzel tebrikler.
Avatar
ramazan azkın - 12 yıl önce @Tahir AZKIN
teşekkürler