Üstün zekalı olmak bir tuhaflık değildir

Üstün zekalı ve özel üstün yetenekli çocuklar hakkında bir açıklama yapan Psikolog Aynur Düzgünel, zeki ve yetenekli insanların her zaman tüm kültürlerde ve tüm sosyal sınıflarda mevcut olduğunu kaydederken, bunun asla bir tuhaflık olarak algılanmaması konusunda uyarılarda bulundu. Açıklamasında üstün zekalı ve üstün yetenekli öğrencilere eğitim veren bu merkezlerin sayısı son derece yetersiz olduğunu da kaydeden Düzgünel, üstün zekalı çocukların özelliklerine de değinerek, bu konuda neler yapılması gerektiği konusunda da bilgi verdi.

Üstün zekalı olmak bir tuhaflık değildir
09 Nisan 2012 Pazartesi 00:00

Psikolog Aynur Düzgünel, üstün zekalı ve özel üstün yetenekli çocuklar hakkında bir açıklama yaptı.
HER ÇOCUK ÖZELDİR
Açıklamasının başında, çocukları zeka potansiyellerine göre sınıflandırmanın oldukça tartışmalı bir konu olduğunu dile getiren Psikolog Aynur Düzgünel, Her çocuğun kendi içinde ayrı bir dünya taşıdığını hatırlatarak, "Her çocuk özeldir, farklıdır, değerlidir. Gelişim evrelerinde sosyal, duygusal, zihinsel, dil becerileri gibi alanlarda farklılık gösterebilir" dedi. Zeki ve yetenekli insanların her zaman tüm kültürlerde ve tüm sosyal sınıflarda mevcut olduğunu kaydeden Düzgünel, "Üstünlük ne bir tuhaflık, ne de sözde iddialı ebeveynlerin hayalidir. Üstün yetenekli çocuklara sadece eğitimli ve varlıklı ailelerde rastlanabileceği kanısının da yanlış olduğu kanıtlanmıştır" diye konuştu.
BİLSEM’LERİN SAYISI YETERSİZ KALIYOR
Düzgünel, ülkemizde izlenen ‘her öğrenciye eşit eğitim fırsatı’ politikasının çok gerekli olduğunu ancak istenilen düzeyde olmadığını vurgularken, zihinsel yetenekleri bakımından normal seviyenin altında kalan öğrenciler için RAM’lar (Rehberlik Araştırma Merkezleri), normalin üstünde zeka potansiyeline sahip çocuklara yönelik de BİLSEM’ler açıldığını dile getirerek, "Ne yazık ki, üstün zekalı ve üstün yetenekli öğrencilere eğitim veren bu merkezlerin sayısı son derece yetersizdir ve talebi karşılayamamaktadır. Küreselleşen bir dünyada ülke olarak hayatta kalmak, inovasyonlara, hızlı değişim ve gelişimlere ayak uydurmak istiyorsak, üst düzeyde zeka potansiyeline sahip olan bireylere ihtiyaç duyacağız demektir. Bu nedenle üstün zekalı çocuklara ülkemiz sahip çıkmak zorundadır. Toplumsal sorunlara farklı bakış açısıyla bakabilen, yepyeni fikirler üretebilen, olağanüstü çözüm önerileri getirebilen, kriz yönetimini üstlenebilen ve bütün bunları hızlı bir şekilde yapabilen bireyler yetiştirmeli ve geliştirmeliyiz. Üstün zekalı çocukların okul hayatında ve aile içerisinde fark edilmeden, teşvik edilmeden körelip gitmelerine göz yumamayız. Toplum olarak onların farkına varmaz ve teşvik etmezsek, günün birinde sürekli gerçek potansiyellerinin altında çalışmaktan sıkılır ve yurt dışına açılırlar. "Beyin göçü" dediğimiz olgu gerçekleşir. Bu kavram sadece kariyerlerini yurt dışında sürdüren akademisyenleri kapsamaz, aynı zamanda ülkemizde kendini gerçekleştirme olanağı bulamayan öğrencileri de içine alır" ifadelerini kullandı.
EĞİTİM SİSTEMİNDE DE SORUN VAR
Mevcut eğitim sisteminin sınıf içerisinde üstün zekalı çocuğa farklılaştırılmış bir eğitim sunma olanağı tanımadığına dikkat çeken Aynur Düzgünel, "Zaten bir çoğu aşırı hareketliliği, garip soruları, garip davranışları yüzünden damgalanır. Birçoğu da gerçek potansiyelini bir türlü gösteremediği için zamanla pes eder ve işi tembelliğe vurur. Onun üstün ve ilginç fikirlerine başvuran, ondan zor problemleri çözmesini bekleyen, talep eden yoksa o da konulara ilgisiz ve kayıtsız kalır. Bunun sonucu olarak olağanüstü zekâ kapasitesine sahip olduğunu ne kendisi fark eder, ne öğretmeni, ne de ailesi. Ne yazık ki kaybeden sadece birey değil, aynı zamanda toplumdur" diye konuştu.
ÜSTÜN ZEKALI NE DEMEKTİR?
Üstün zekanın tanımını anlayabilmek için öncelikle zekanın tanımını kavramak gerektiğinin altını çizen Düzgünel, "Zeka, bireyin gerek sorunları çözerken gerek çevreye uyum sağlarken var olan tüm yetenek ve becerilerini kullanması ile ortaya çıkan düzeydir. Zeka algılama, öğrenme, düşünme gibi pek çok yetenek ve becerinin birlikte kullanımı ile kendini gösterir. Üstün zekalı ise geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde sürekli olarak 130 ve daha yukarı zekâ bölümü (ZB) sağlayan; kendi yaşıtlarından rastgele seçilmiş bir kümenin %98’inden üstün olanlara verilen addır" ifadelerine yer verirken, buna göre toplumun yüzde 2’sini üstün zekalıların oluşturduğunu kaydederek, "Türkiye nüfusunu 75 Milyon olarak kabul edersek, bunun 1.5 milyonunun üstün zekalı bireylerden oluştuğunu varsayabiliriz. Ülkemizde 0-18 yaş arası öğrenci sayısı kabaca 30 milyon’dur. Dolayısıyla 0-18 yaş arası öğrenciler arasında 600 bin üstün zekalı öğrenci vardır" bilgisini verdi.
SADECE 9 BİN 300’Ü ÖZEL EĞİTİM ALABİLİYOR
Türkiye’nin çeşitli illerinde 62 tane BİLSEM (Üstün zekalı öğrencilere eğitim veren kurum) olduğunu kaydeden Düzgünel, bu kurumlarda ortalama 9 bin 300 öğrencinin eğitim gördüğünü dile getirirken, Ülke çapında 600 bin üstün zekalı öğrenciden sadece 9 bin 300’ünün keşfedebildiğini ve özel eğitim şartlarında kendilerini geliştirmelerine olanak sunulduğunu ifade etti.
ÇERKEZKÖY’DE DURUM NEDİR?
Açıklamasında, konuyu Çerkezköy açısından da değerlendiren Düzgünel, ilçenin birçok açıdan olduğu gibi, nüfusu açısından da küçük bir Türkiye gibi olduğunu vurguladıktan sonra şöyle devam etti; "Yukarıda verilen rakamlardan birkaç sıfır attığımızda Çerkezköy’de 0-18 yaş arası öğrenci sayısının 30 bin civarında olduğunu kabul edebiliriz. Bu rakamın içinde yer alan üstün zekalı öğrenciler 600’dür. Ne yazık ki bu öğrenciler arasında keşfedilip, gerekli yönlendirilme yapılan ve teşvik edilenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Hâlbuki her sınıfta en az bir öğrenci üstün zekâlı, bir iki tanesi ise üstün yetenekli bir öğrencidir. Bu bağlamda, öğretmenlere de bu çocukların keşfedilmesi ve desteklenmesinde büyük görevler düşmektedir."
ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Açıklamasının devamında üstün zekalı çocukların özelliklerine değinen Aynur Düzgünel, bu çocukların gerek gelişim, gerekse davranış özellikleri bakımından kendi yaşıtlarına göre farklı özellikle  gösterdiğini dile getirerek, üstün zekalı çocukların özellikleri ile ilgili şu ifadeleri kullandı: Kendi yaş grubunda yer alan bireylere göre daha çabuk kavrayabilme, çok daha hızlı öğrenebilme, Daha uzun süre hafızasında tutabilme, daha az unutma ve daha çabuk ve daha fazla hatırlayabilme, ayrıntılara daha çok dikkat edebilme, daha geniş ve derinliğine bakabilme, daha çok yoğunlaşabilme, olaylar ve olguların mahiyetini ve aralarındaki ilişkileri çabuk algılayabilme, anlamlandırabilme ve önceden sezinleyip, anlayabilme ile ilişkilerinde, iletişiminde ve öğrenme süreçlerinde akranlarına göre belirgin düzeyde farklılık gösterebilme. Gözlem gücü, yaşının üzerinde analiz ve sentez yapabilme yeteneği, gelişmiş problem çözebilme becerisi, akıl yürütebilme, düşünme becerilerini kullanabilme, soyut düşünebilme, yüksek düzeyde akademik başarı, yaşının gerektirdiğinden çok daha ileri düzeyde birçok zihinsel yetenek ve becerileri ile dikkat çeken ve çoğu kişi tarafından fark edilebilen ‘üstün zihinsel kapasiteye’ sahip bireyler olarak kendilerini fark ettirirler.
NELER YAPILMALI?
Düzgünel ardından, bu konuda ailelerin neler yapması gerektiği üzerinde durdu. Anne babaların çocuklarını iyi gözlemlemeleri, üstün zekalı ve/veya özel üstün yetenekli çocuklarını zamanında fark ederek gelişimleri ve eğitimlerine yönelik gerekli tedbirleri mümkün olduğunca erken bir zamanda almalarının oldukça önemli olduğuna vurgu yapan Düzgünel, "Çünkü bu çocuklar, özel eğitime ve destekleyici özel tedbirlere ihtiyaç duyan bireylerdir. Ve özel eğitim alanındaki temel ilke ve kurallardan birisi de hiç şüphesiz ‘erken teşhis ve erken tedbir’dir" diye konuştu.
BU KONUDA DAHA FAZLA HASSASİYET GEREKİYOR
Düzgünel açıklamasının sonunda, söz konusu çocuklar için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini kaydederek, "Ülkemizde BİLSEM’lerin yanı sıra bazı özel okullar, vakıflar, dernekler üstün zekalı çocuklara yönelik çalışmalar yapmaktadır. Fakat bunların sayısı kesinlikle yeterli değildir ve artırılması gerekir. Tüm sanayiciler, iş adamları, özel kurum ve kuruluşlar, üstün zekalı çocuğa sahip olan aileler, eğitimciler ve konuya hassasiyet gösteren herkes bir araya gelerek, bu çocukların keşfedilmesine ve geliştirilmesine yönelik ne tür çalışmalar yapılabileceğine kafa yormalıdır. Unutmayalım ki, bu çocuklar çok ‘özel’ çocuklardır. Eflatun onları ‘Altın Çocuklar’ olarak tanımlamıştır. Çocuklarımız bize birer emanettir. Bir Kızılderili atasözünde söylendiği gibi "Çocuklarımız aslında bizim değildir. Onları Yaratıcı’dan ödünç aldık" ve onlara hak ettikleri eğitim, öğretim ve gelişim olanaklarını en üst düzeyde sunmakla mükellefiz" şeklinde konuştu.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.